Sesler değişti. Sokağın kokusu var. Kurbağalar bağırmaya başladı. Kübra kurbağalar neden böyle ses çıkarıyor diyor. Ben de bence bağırıyorlar kanki diyorum. Gülüyoruz. Toprak kokusu da havaya karışıyor. Bence toprak da uyuyor kış boyu. Akarca'da bu kadar insan mı yaşıyormuş, şaşkınım. Çoğunluk yaşlı. Azımsanmayacak kadarı Almanca konuşuyor. Avrupa'nın yaşam standartlarıyla bu kadar övünürken, Avrupalıların yaşlılıklarını bir Ege kasabasında geçirmesi bir tek bana mı tuhaf geliyor? Bunun yalnızca ucuzluk ile ilgisi olamaz diye düşünüyorum.

Çok bekledim bahar gelsin, yaz gelsin diye. her yıl olduğu gibi-yine.

Sadece yazı beklemiyorum. Yaşamın kıyısında bir yerde öylece bekliyorum.

Düşünüyorum, ağaçlar çiçek açmaya başladığında. Sadece çiçek açmıyorlar. Bunlar yeni çiçekler, yeni meyveler. Bu yapraklar yeni. Yani bütün bir kış ağaçlar, toprak, deniz, çimler, çiçekler, taşlar değişti. Her kış bazılarına tekrar görüşememek üzere veda ettik. Bazı sokak kedileri kışı çıkaramadı mesela. Bazılarının huyu değişti. Bazıları yemek bulmak için sokağını, evini değiştirdi. Yani diyorum ki bence kış gizli ve donuk bir değişim süreci. İnsan için de öyle. İnsanın içi eksilir azar azar gizlice taa ki biriken kadar. Bir şeyler değişir o kadar yavaş ki, yaz gelip de içerisi dışarı akana kadar fark edilmemiştir. Yeni kararlar alınmıştır bir rüya bulanıklığında. Yani kendinin yeni bir versiyonuna hazırlanılır o durgunlukta.

Yaz telaşında uğraşmaz insan o kadar içi ile, kendisi ile. Yaz dışarısı ile ilgilidir. Kendini gösterme, içini dışa akıtma ile ilgilidir. Yani insan da meyvesini yazın verir bence.

Not: Burada meyve üretkenlik anlamında kullanılmamıştır. Kendiliğin, özün dışarı çıkmasıdır. Ki meyveler bu sebeple doğanın en çekici parçalarıdır. Tabi ki bence.