Bilir misin? Mevsimlere ayrılırmış yaşam. En çok kışmış insan hayatı belki bir gün yaz... Nasıl her mevsim bilinirse kendine has özellikleriyle yaşamın mevsiminde de varmış kendine has özellikler.

Nasıl farklıysa her insanın parmak izi, öylesine farklıymış yaşam mevsiminin özellikleri.

Bazıları baharı, bazıları yazı, bazıları yaşarmış kışı. Hangi mevsimde yaşarsa yaşasın kurtulamazmış insan fırtınalardan. Yaşam dediğin koskoca bir okyanus; insan dediğin okyanusta küçük bir tekne...

Fırtınalar kopar rüzgârda savrulur belki alabora olur fakat ne geri dönebilir ne de bir limanda demirleyip bekleyebilirmiş bu tekne. Koskoca mavilikte fırtınalar kopsa, alabora olsa yine de belki bir gün güneşi bulurum diye vazgeçmezmiş bu tekne yol almaktan. Ne olursa olsun yitirmezmiş umudunu. Rotasını kaybetse, nereye gittiğini bilmese hatta her bildiğini yitirse yine de unutmadığı her daim bildiği bir şey varmış: 

En parlak güneş fırtınadan sonra belirirmiş ve en çiçekli bahar en sert kışın ardından gelirmiş. Şimdi ben haritasını kaybetmiş bir denizci, bekliyorum kopan fırtınaların ardından belirecek güneşi...