Bir süredir başarısızlıklarım gözümün önünden gitmiyor. Bugünlerde düşünebildiğim yegâne şey, çabalarımın ne denli hayal kırıklıklarına dönüştüğü ile ilgili. Gayretlerimin ve tutkularımın bana karşılığını vermekten kaçındığı bir düzlem içinde gidip gidip günlerimi tekrar ediyorum. Bütün fikirlerim ve içimde yanan düşlerim solgun bir ateşe dönüşüp kendini tüketmekte. Ben ise kendi içimin yangınlarında kendimden son kalanları kurtarmaya çalışmaktayım. Kaygılarım bir düşman gibi karşıma geçmiş, didinip durmalarıma alaycı bir gülüşle cevap veriyor. Hayatın çabalarıma kayıtsızlığına karşı en önce dünyayı suçlamayı seçiyorum, sonra sevdiklerimi ve en sonunda ise kendimi suçluyorum. Biraz bile olsa suç aslında her zaman bizdedir. Kendimizi yok etme çılgınlığından asla vazgeçmiyoruz. Bundan dolayı kişiliğimizde bir kırılma başlıyor ve sahip olduğumuz potansiyelimizi kolayca ziyan ediyoruz. Kişisel bir zafere ulaşmanın tek yolunun büyük acılar tarafından saldırıya uğramaktan geçtiğini biliyorum. Acının karşımızda bize kurmakta olduğu tuzaklardan çıkmanın ve zafere ulaşmanın tek yolu ise sağlam bir iradeye sahip olmaktır. Ancak demirden bir iradenin gücü ile başarısızlıklarımızın ve pişmanlıklarımızın üstesinden gelebiliriz.