Konuşmasını bitirdikten sonra seri adımlarla güverteye çıktı Slava Arkhangelskaya. Elini korkuluğa dayadıktan sonra başını gökyüzüne kaldırıp ciğerlerine derin bir nefes doldurdu. Ardından içinde bulunduğu ağır stres durumundan hızla sıyrılması gerektiği hakkında bilinçlendirdi kendini. Elini gömleğinin cebinde yamulup giden sigarasına atıp atmaması gerektiği konusunda tereddütte kaldığı sırada içeri; kendi boyuna yakın boylarda, üzerinde kırmızı bir gömlek altında siyah pantolonuyla henüz bu gemide tanışmış olduğu polis memuru girdi. Rütbesi neydi henüz bilmiyordu fakat üst kattaki dedektiflik yeteneklerinden birkaç çıkarımda bulunabilmişti. 


Ağır hareketlerle sürgülü kapıyı ittirdi ve Slava'nın bir metre kadar ötesinde bir yerde durup kollarını korkuluğa yasladı. O esnada Slava sigarasını alt dudağına sürmeye başlamıştı  bile. Çakmağını üst katta unuttuğu aklına geldiği gibi parmaklarının arasına yerleştirdiği sigarayı polis memuruna uzatıp ateş istedi. Memur yan cebinden çıkardığı çakmakla Slava'nın sigarasını ateşledi. 


"Bırakmıştım aslında."


"İradene kolay kolay söz geçiremiyorsun anlaşılan."


"Anlamıyorum, Memur Siciliano. Çok saçma geliyor."


"Basit düşün. Olabildiğince basit."


"Uzun zamandır dert almamıştım başıma. Birden gemide cinayet vakası ağır geldi."


"İnanır mısınız ben de tatil niyetiyle sızmıştım bu gemiye. Düştüğüm duruma bakın."


"Hiç ama hiç dert kaldıracak durumda değildim…"


"Sorunlarınızı bu şekilde çözemeyeceğiniz hakkında uyarılmaya ihtiyacınız var sanki signora."


Son sözünü Slava'dan yana bakarak söylemişti Amir Achille Siciliano. Slava ise parmaklarının arasında sönüp giden izmariti yere atıp ellerini ceplerine yerleştirerek tüm vücudunu amirden tarafa çevirdi. Amir de onun bu hareketine aynı şekilde karşılık verdi. 


"Çok işimiz var, Bay Siciliano."


"Pekala işimizi görelim o hâlde." dedikten sonra ellerini iki yana açıp  kendini çoktan içeriye atan Slava'nın peşinden gitti.


(Devam etmeyecek...)