uzadı kelebeklerin ömrü, bak kum taneleri havaya dökülüyor
kıyamet yaklaşırken tükenmemekle sınanıyor hayatlar
ellerin buruşukluğu artık çocukların dikkatini çekmiyor
bahçemizde yetiştirdiğimiz o güller, nergisler ve kasımpatıları
hiçbiri soldurmuyor yapraklarını, İstanbul artık eskisi gibi değil
kapatıyor gözlerini erkenden, gazinolar sessiz, kesildi ses telleri şarkıcı kadınların
adamlar uzatmıyor bardaklarını, eski kahkahalar neşesini yitirmiş
Behçet amca ağzına pelesenk olmuş rubaiyi tüküreli çok oldu
neydi o dörtlük sahiden duvarlara anahtarla kazıdığım
benim defterlerimi annem hiç kaplamadı
üzerinde adım yazmadı kaybolmasın diye çantamdan hiç çıkaramadığım defterlerin…
sayfalar boş, kalemler tükenmemiş, mürekkep geri aksın diye ucuna tükürülmemiş
böyle böyle yazmayı sevemedim bir türlü
bugün bir cami avlusunda gezerken rastlamadım o dilenciye
ne zaman beni görse okurdu bildiği bütün duaları
ancak benim cebim hep delikti, o şanssızdı
duydum ki zengin olmuş, kumarda bulmuş vurgunu
yemin de etmiş bir daha oynamazmış asla, haram, günah
bilmezmiş aslında oynamasını da arkadaş ortamına takılmış zaar
bütün o meze sofraları, akşamları eve sarhoş gelmeleri, hepsi günahlarını katlamış
terazisinin sağ kefesi havada kaldı çoktan
ama asıl korktuğu cennette hurilerle cilveleşmek dururken cehennemde zebanilerin kahkahasına neden olmakmış
zengin olunca bıraktı kumarı, içkiyi, mezeleri,
bitmesin diye paraları Teşvikiye’nin oralarda dolanmaya başlamış
cahildir o bilmez ki orada barındırmazlar kimseyi
iki gün yatalak kalır sırtına yedi mi okkalı tekmeyi
kıyametin yaklaştığından da bihaber hazırlıksız yakalandı ölmeye
oysaki ben doldurmuştum acil durum çantamı, dolabımın en köşesinde
dua kağıtları, sevaplarım, günahlarım hepsi içerisinde
Behçet amcaya da tembihlemek lazım unutmamalı ölmeyi
insan unutunca kendini Tanrı sanıyor birdenbire
annem, daha dün mutfak dolabını sildi, bütün kararmış bakırlar kalaylandı birer birer
fark etmez ki sığmaz mezara hepsi, sadece bedenine yer var ruhu bile istenmeyen
kıyamet yakın söylüyorum herkese, haberciyim aynamdan
bugün saat dört sularında Mehdi girdi büyük kapıdan
insanlar baktı yukarıdan, belki de bilselerdi bu mu bizim haberci diye küçümseyeceklerdi
çaylarını yudumlayıp iki tavla atan insanlar, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlarken aniden içlerine korku düşecekti
dedem yatağında bitkin, gözlerini tavana dikmişken, ağzından dökülecek kelime-i şehadet
sağ gözünden bir damla yaş, elleri buz, ayakları mor, yüzü nur
başında insanlar Yasin okuyor, karnında bıçak, üstü örtülü
ölüm sadece o an insana yakın oluyor, yarın bir telaşe ne güzel şey yaşamak
ömrü uzuyor kelebeklerin, kedilerin, köpeklerin, insan kıyamıyor canlıya kolay kolay kendinden başka
sağ komşumuzun bağırışları kulaklarımı tırmalıyor, alt sokakta İhsan amca son nefesini veriyor, siren sesleri ambulans ve polis
yakındır akşamına bir tabut ve cenaze aracı, şimdi polis bizim eve de bakmalı
benim kardeşim bir köşede ağlıyor, duvarlardan talaşlar dökülüyor
acıyan, kanayan, bitmeyen tırnaklar
her şey uzuyor; günler, geceler, insanlar, ömürler, sevgiler, nefretler…
bir ben kalıyorum aynı, bir ben değişmedim, sayıyorum hep aynı yerimde, ondan geriye...
Aleyna Gündoğdu
2022-02-15T22:17:14+03:00çok teşekkürler :)
Server Fethi
2022-02-15T19:55:05+03:00Güzel şiir. Tebrik ederim.