Hayal kırıklığının ne denli büyük bir şey olduğunu, iki kelimeye ne kadar çok acının sığdığını anlatmak istiyorum. Kursakta kalmış sevincin tekrarlayan göz doluşlarına dönüşmesini izliyorum. Yuttuğum bütün hüzünlerin bulantısını yaşıyorum şimdi, kıyılmış sevginin izlerinin silinmezliğini kabullenerek yaşamayı öğreniyorum. Yanı başımdan ayrılmayan özlemlerin içine ateşi karıştırıp yabancı bellemeye çalışıyorum kendime.. Merhametli olanın terk edemeyeceği kalbin üzerine basıp geçilirken tazeleyen yaranın görünürlüğe çıkışını seyrediyorum. Görmek için bakmak yeterli değil, hissetmek gerekiyordu. Bir rüyaya dalıştı bu, hiç uyanmayacağını zanneden insanın kabusla yüz yüze gelişiydi.. Kaç acı sığdırdım geçip giden zamana? Kaç yanılgı, kaç yenilgi, kaç yangın oluşturdum ruhumda? Neler olup bittiğini bildirememek, içimde dolup taşan duyguların haberini verememek üzerime yığılan enkaz gibi şimdi. İstesem de paylaşamadığım ruhumun damlayan yaşları ağrıma gidiyor çünkü hiçe sayılmış olan şey, yabancı diyarlarda yalnızlık çeken insanın kendi yurdundan biriyle karşılaştığında duyduğu sevinci hissettiren sevgimdi. Ben durmadan inkarıma yarayacak bir sebep arıyordum, oysaki bir kabulleniş, bir yanılsama hikayesiymiş bu.