Oradaydım. Sabah saat beş civarıydı. Sen beni görmedin, görsen de bir şey değişmezdi. Yine uyuyamamış, öylece tavana bakıyordun. Düşünmeye bile hevesin kalmamıştı. Seni o kadar iyi anlıyordum, içinde kopan fırtınaları o kadar iyi biliyordum ki... Bıraksalar günlerce o yataktan çıkmazdın. Gözlerini kırpmaya mecalin yoktu. Gördüm. Odanın bir köşesinde oturuyordum. Elimi uzatsam da tutamazdın. Öyle karanlık bir çukura girmiştin ki... Çarşafı iyice çektin boğazına kadar. Sanki bedenini örtmesiyle koruyacak seni. Kocaman yatakta iyice küçüldün. Zaten minik olan bedenin iyice kayboldu. Kendi dünyanda kayboldun. Ta ki alarm çalana kadar. Kapatmadım, sinirlenir sen kapatırsın diye. Fakat kapatmadın. Kim bilir alarmın sesinde nelere daldın. Bu sese daha fazla tahammül edemezdim. Susturmak için oturduğum yerden ayağa kalkmamla yorganı üzerinden atıp bir anda atıldın saate doğru. Yine öyle dağınık yatmıştın ki bir karış saçın bile karman çorman olmuştu. ''Vakit doldu.'' deyip alarmı kapattın. Gözlerinden akan damlaları o an fark ettim. Sen de elinin tersiyle silip ayağa kalktın. Vücudun tüm ihtişamıyla karşımda kıvrılıyordu. Günlerdir, belki haftalar, yanağımdan bile öpmezken o sabah deliler gibi seviştik. Nereden bilebilirdim vedalaştığını? Biraz kendine geldiğini düşünerek seni evde tek başına o durumda bırakıp işe gitmemeliydim belki de. En fazla patronumdan azar yerdim. Olsun. Uydururdum bir şeyler. İşimi kaybedecek halim yok. Kaybetsem de ne olacak, senden önemli değildi ya! Eve dönüp seni o halde görünce inan ömrümden ömür gitti. Ben senin saçının bir teline zarar gelse dünyayı karşıma alabilecekken sen nasıl olur da bunu yaptın kendine? Hiç mi acımadı canın? Gerçi acısa da umrunda olmazdı ki. Hiçbir şeyin senin için önemi yoktu artık. Ama ruhunun acısını bedeninin acısıyla dindirmeye çalışarak aptallık yaptın. Beraber aşabileceğimiz sorunları küçük omuzlarına yükledin, taşıyamadın. Kızmak istiyorum, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum yüzüne. Tek yapabildiğim şeyin yoğun bakım kapısında beklemek olması, elimden hiçbir şey gelmemesi o kadar acı ki... Eve geldiğimde seni küvette kanlar içinde gördüğümde dünyam başıma yıkıldı. Pürüzsüz ince bileklerinde artık kocaman, derin yarıklar vardı. Dudakların kurumuş, göz altların şişmişti. Seni hastaneye nasıl götürdüğümü hatırlamıyorum. Kucağımda küçük bir kedi yavrusu taşıyor gibiydim. Acilin kapısından koşarak girdiğimde bileklerinin halini görenlerin acıyan bakışları sardı ikimizi. Bir kapıdan geçtik, ürperdim. Yüzünden yüzüme yaşlar düşüyordu. Seni kaybedemezdim, sensiz yapamazdım. Bana geri döneceğine dair ümidimi asla yitirmedim. Hala da ümitliyim. Bir haftadır yoğun bakımda, orandan burandan kablolar fışkırarak uyutuluyorsun. Günde on dakika yanına girebiliyorum sadece. Biliyorum, sen beni bırakamazsın. Çok yakında kavuşacağız. Hatta belki...


Karşıdaki doktor, gülümseyerek bana geliyor. Önce emin olamıyorum. Bir yanılsama belki de. Mesafe kısaldıkça şüphelerim dağılıyor. Doktor bana doğru geliyor ve iyi haber vereceğini hissediyorum. Ellerim karıncalanıyor, yüreğim sıkışıyor. Uyanmışsın, görebilirmişim. Ayaklarımın altında dans ediyor toprak. Hafiflemiş bir şekilde, koşuyorum sana. Yol bitmiyor. Sana sarılacağım ya günler sonra, saçlarını okşayıp kokunu içime çekeceğim ya... Yol bitmiyor. O sırada bir feryat kopuyor, umrumda değil. Koşmaya devam ediyorum. Ardından bir çığlık ve betona çakılan bir beden sesi. Gayriihtiyari başımı çeviriyorum, seni görüyorum. Düştüğün beton gibi betonlaşıyorum, yere çakılışın gibi çakılıyorum. Kanlar içinde sen varsın, etrafında cam kırıkları. Öylece bakıyorum cansız bedenine, ne kadar süre bilmiyorum. Sadece bakıyorum. İnsanlar geliyor, doktorlar geliyor, hemşireler geliyor, sedye geliyor. Ben duruyorum. Sadece bakıyorum. Az önceki doktor sarsıyor bedenimi. Bir şeyler söylüyor hangi dilde olduğunu anlamadığım. Biraz olsun sıyrılıyorum içinde bulunduğum andan ve sarılıyorum sana. Nasıl da küçülmüş bedenin, kuş gibi kalıyor kollarımın arasında. Ağlıyorum bağıra bağıra. Herkes suskun, yalnızca benim sesim ve senin sessizliğin var etrafta. Hala o kadar güzelsin ki... Beni de al yanına, ne olursun sensiz bırakma.