Üfleyince geçerdi küçükken.
Annem geceleri üstümü örtünce de geçerdi.
Babam göğsünde uyumama izin verince de...
Şimdilerde geçmiyor hiçbir yaram.
Ne kadar merhem varsa doldurdum içime.
İçim merhem oldu dışım yara bere.
Yaz demiştim bir keresinde Julia'ya.
Yazdıkça azalıyor acı.
Meğer acı şiirle yatak buluyormuş kendine
Şimdilerde her kedi yatağı
Bir şiir yarası.
Bizim mahallenin köşesindeki mendebur Hafize ninenin de
Tek mendeburluğu kendine.
Daha on yedimdeydim
Mahallenin yakışıklısı
İçimin yangını bakkal çırağı bize geldiğinde
“Allah'ın adaleti sığmaz sizin yan yana oturduğunuz kanepeye.” demişti mendebur kadın.
Bilirdim, onun da dinmez yaraları vardı.
Her sabah fesleğenlerini sularken onlara usulca birini sorar,
Cevap gelmeyince oturur ceviz ağacının altında ağlardı.
Bir keresinde çekti beni yanına
Bir köşesi kırık mermer masanın kırık olmayan yanına
İnce belli iki bardak koydu.
İlk başta çay kaşığının üstündeki sarılığı görünce
ben çay sevmem deyip ittim bardağı
Sonra anlatmaya başlayınca
Kaşığın sarılığını da unuttum
Masanın kırığını da...
İşte o gün
Ben on yedi yaşımı da unuttum
Yüzü boyalı palyaçoyu da.
O gün o kırık masaya çocuk gülüşümü koydum.
Boyalı yüzümü
Üçlü çevirdiğim portakalımı
Ve portakal rengi saçlarımı...
Ben o gün ardımda bir kırık masa ve bir mendebur kadın bıraktım.
Hafize nine küldü
Siz ona ister sigara külü deyin
İster koca bir yangının külü
Her kadın gibi o da yanmıştı.
Üfleyince geçerdi küçükken
Büyüyünce her kadın biraz yangın kaldı.
SCD
2021-11-03T01:35:13+03:00Beğenmenize sevindim teşekkürler :)
Madam Bovary
2021-11-02T14:41:06+03:00Hikaye gibiydi. Hissi kuvvetli, sese biraz daha dikkat edilse çok daha güzel bir şiir olur. Kaleminize sağlık :))