Hiç koklanmamış solgun çiçekler kadar anlamsızlıklar içinde

-ve de

Hiç okunmamış mektuplar gibi unutulmalar içimde

Hiç çalınmamış plaklar

Hiç alınmamış tatlar kadar

Hatta o kadar iyi tanıyorum ki seni

Yalnız hastayken ve anne zoruyla tükettiğim

Zencefilli balı anımsatıyorsun


İlkokuldan eve dönerken bir gün yürüdüğüm sokakta

Nereye doğru ve niçin yürüdüğümü unutmuştum

-günde dört kez yürüdüğüm yoldu halbuki

Öyle yabancıydı ki o an o sokak bana

Kaybolmuşluk korkusuyla kimseye evimin yolunu soramamıştım

O yabancı sokağı anımsatıyorsun


Sanki birinin tenine ilk dokunduğu o an gibi

Hiç düğmeleri iliklenmemiş bir gömlek

Hiç bağcıkları bağlanmamış bir ayakkabı

Hiç giyilmemiş o palto gibi

İçinde hiç insan yaşamamış o taşevleri anımsatıyorsun


Damarlarımda yağmur bulutları dolaşıyor

Asit yağıyor yüreğime varil varil

Tren rayları eziliyor günlerdir gözbebeklerimde

İstasyonda bir gözyaşı annesini kaybetmiş

Depremler oluyor yanaklarımdaki tepeciklerde

Yıkılan her kemik kütlesinin altında ben eziliyorum

Ben çobanpüskülüydüm köklerinde köstebekler gezen

Lakin kızıl ateş dikeni zannedildim bir kalabalık tarafından

O patlamanın yükseldiği İstiklal'i anımsatıyorsun


Öylesine sonsuz bir boşlukta yürüyor ki sana dair hatıralarım

Güneşi yanlış yerden doğuran tanrıları anımsatıyorsun