Bir tanışıklık hikayesi saklıdır gün batımımda, doğumunun ardından tadarak gün güzelliğini, yutarak ardından dünyanın rengini batar; bu yüzden 'şahanedir benim gökyüzüm'..

Kızıllığında arayışlara girmeyi ve beklediğim cevapların renge dönüşümünü izlemek,

alışkanlıktan ziyade bir hayat biçimidir öteden beri..

Kızıllıktaki tanışıklık günü; batarken ufukta akşam güneşi, bırakıp gittin beni sevgilim günlerini anımsatır çünkü her şeyin başladığı yer de, bittiği yer de yine orasıdır, doğumu ve batımı gibi..

Aynı doğum, aynı batış; farklı bakış, farklı bir ben, farklı bir yürüyüş ile aynı yöne bakarak, içimdeki farklı yüzlerle nasıl mümkün olmuş ise bir şeyleri geride bırakmış hissettirir batarken ufukta akşam güneşi günleri..

Severim çelişkisini; bulutsuz, yıldızsız, keyifsiz, bunaltıcı havasını, batmadan batışını..

Yıldızların olduğu geceler yalnız olmadığımı hissetmek duygusunu ve yıldızların yerli yerinde olduğunu görünce duyduğum sevincin parnasyenliğinde kaybolmayı da severim..

Eskiden gökyüzüne iyi dileklerde bulunur ve sevdiklerimin bu ritüelimi duyduğunu düşünürdüm ve belki de duyarlardı, duymasalar bile buna inanışlarını ve ışıl ışıl bir yıldız gördüklerinde benimle bağ kurmalarını hissedebilecek kadar gökyüzü ile aram iyiydi..

Gökyüzü ile aramın iyi olmasını da severim..

Ve hala aram iyi..gökyüzüm hala şahane..


Akşam güneşi günleri o kadar geride kalmıştır ki, kızıllıktaki tanışıklık her gün yeniden yeniden doğar, tanışıklığımızı kutlamak için, ben farklı şekillerde yine ona doğru yürürken...


Şahaneliği de bizdendir...gördüklerimizin bize ve bire dönüşümüdür, kızıllıktaki tanışıklığın...