Bazen içimden öyle bir yazmak geliyor ki kalemimin düşüncelerimin hızına, şiddetine yetişemeyeceğini bildiğimden yazamıyorum. Ya da yazmamın düşüncelerimi kaçırmasından korkuyorum. Şu anda, ilk başta öyle hissediyordum ama ne yazdıysam kârdır, diye düşünüyorum.
Bugün çok inişli çıkışlı bir gündü. Beni heyecanlandıran basit denilebilecek şeyler günümü kurtardı, diyebilirim. Dökmeye nereden başlayacağımı bilemiyorum zihin dünyamdakileri...
Şimdi şöyle, ben şu an ne düşündüğümü unuttum mesela. Ama sabah düşündüğüm bir şeyden bahsedeceğim. Günüm temizlikle geçti ve bu sırada hep şunun farkına vardım: Bize hizmet etmesi için aldığımız eşyalara hizmet etmekteyiz. Ve bu durum ciddi anlamda canımı sıkıyor. Hayatımın ipleri elime geçtiğinde hayatımı böyle olmayacak şekilde dizayn etmenin derdine düşüverir oldum ansızın, olur olmadık zamanlarda. Katlanamıyorum eşyanın benim hayatımın merkezi olmasına. Bu durum hayli alışık olduğum, benim de içinde olduğum bir durum. Fakat artık farkına varabiliyorum bir şeylerin yanlış gittiğinin. Bu böyle olmamalı. Lüks bu değil.
Eğer bu konuda bir şey yazmazsam hissettiklerimin boşa gideceğinden korkuyordum biliyor musunuz? Ben bu konuda bir şeyler düşünmedim sadece; önce hissettim ve bu beni düşünmeye itti. Bu sebeple böyle bir konudan burada bahsetmiş oldum.
Neyden ne derece, ne hissederek bahsettiğimi anlayamıyorsunuz muhtemelen ama içimde fırtınalar koparken yağmurun nasıl başladığını anlatamıyorum maalesef. Ama bu böyle gidemez, gitmemeli.
Şimdi bir de bugün dinlediğim aşk üzerine bir sohbetten bahsetmek istiyordum yazmaya başlarken lakin söyleyeceklerim tıkandı sanki, yazamaz oldum. Biraz şiddetli başlayıp dinen bir yağmur gibi dindi düşüncelerim.