Birikmiş tüm acılar köklerinde,
Bildiğim tüm şifalı sular ellerimde
Ben nefes nefeseyim gölgenin o serinliğinde
Estikçe sen, göğsüm üşüyor
Kuru dalların üzerimde
Bir karga gülümsüyor karşıdaki baykuşun yüzüne
İkisi de dallarının üzerinde
Sen, gecenin o saf uğultusu eşliğinde
Eğilip bakmıyorsun bile
Yeşillikler dizlerimin dibinde
Keşke boyayabilsem seni tekrar kendi rengine
Ağaçların arasında özel bir bağ var diye anlatırdı çimen gözlü bi’ arkadaş
Kökleriyle birbirlerine haber salarlar,
Tehlike sinyallerini kokularla gönderirlermiş
Bir ağaç, bir ağacı kökünden tanırmış diye
Bir orman dünyamız,
Ya da evimiz
Bu devasa ormanın içinde değdiyse köklerin köklerime
Çaldıysan tehlike çanlarını kokunla üzerime
Tesadüf mü bu kavuşum bu güzide orman içinde
Hele de gülüyorken karga baykuşa
Söyle, Simurg onca yolu gelip durmuşken yanı başımızda
Tesadüf diye bir şey olabilir mi burada
Gizli diller bunlar, bana bir kere konuşsan ya
Sen insan değilsin bu arada
İnsanlar topraktan ibaret
Sen öyle değilsin anla
Sen bir ağaçsın gözümde,
Kökleri şifa bekleyen
Kuru dallarında bile çiçekleri gülümseyen
Dallarımda kaç salıncak kuruldu bilsen…
Kaçı yaktı canımı da düşerken kırdı bir bir dalımı…
Bak, kaç eksik var kollarımda sayamadım
Derinliğin toprağın altından tuttu ellerimi
Dalların dokundu bir kere yapraklarıma
Nasıl sevdin diye sorma sakın bana
Kaç aşık geçti aramızdan
Kaçını koruduk güneşin kavurucu sıcağından
Sen tüm ağaçların birazı,
Bazen kozmik bazen kabala
Ama en çok şafak ağacısın bana kalırsa
Bense bir kayın ağacı
Aynı toprakta atıyorken
Birimiz ölmek zorunda deme bana
Dans ediyorken karşımda
Köklerin heyelan gibi dürttü oymalarımı
Bak, kaç aşık adını karaladı üstümüze
Ramak kalmışken bir kökten birlikte türememize
Ellerini çekme kalbimden
Bir ağacı öldüren, kök salmışken zehirlenmek değil miydi?
Sarmaşıkların çekilmesin üzerimden
Çalılıkları temizlemekten gocunmam ben
Bırak yağmur yıkasın bizi
Bırak emsin böcekler zehirlerimizi
Korkma gök gürültüsünden
Burası koca bir orman geçer gideriz içinden
Sana söz ışıkları kapatsalar da oyuklarımdan sızdırırım ışıltıyı
Korkma ayın kaybolmasından
Gerekirse keserim boyumdan
Ellerin bu kadar yaklaşmışken kabuklarıma
Şu diriliğim iyi gelmez mi yaralarına
Şarkılar söylüyor bak tüm kuşlar
Toplaşıp üstümüzde nasıl da güzel sevişiyorlar
Bir ağaç gölgesinde tüm kavuşmalar
Ve tüm vedalar
Bırak aksın ruhumuzdan toprağa olacaklar
Ağaçkakanlar gibi didikliyor içindekiler
İzin verme, aç bağrını uçuşsun tüm yavrular
Başlamadan korkulmamalı bitişten
Bir gece sızarsa ormana canavarlar
Avcılar gezerse etrafında
Beni sakın unutma
Balta değerse kovuklarına
Siper olurdum yollarına
Zaman arama, saatler güneşin doğuşunda ve batışında
Bir cadı kahkahasında
Gözlerin olmasa da ben bulurdum bu meşhur zifiri karanlıkta
Beni ne olur unutma
Sende yuva yapan her şeye uzaktan puslu puslu bakardım
Bana yer olmayışı kırıp geçerdi
İkimizin arasında sallanan hamaklarda
Sallardın geçmişini
Gamzelerinin sebebi değildim
Bu beni bi’ yerde üzerdi
Başka bir ağaçta ararsan gökyüzünü
Ve dönersen yüzünü
Gözlerimi çamurlara bula
Lütfen, beni sakın unutma
Ben, seni dünyanın en yavaş treninin içinde yaşardım
Sana geçen on dakika, benim on yılıma tekabül ederdi
Bundan sorgulama, sevmek için seni epey şey birikti
Bir kere gelsen, oksijenin yayılışı büyülerdi tüm evreni
Ki sen, inan bana bu evrenin en güzeliydin
Ve inan bana bu evren artık bizim boşluğumuzun içinden dağılarak geçerdi
Sen, başkalarının evreninde gezerdin
Ben dünyada seni bekleyendim
Ki unutma dünya evimizdi
Sen öyle gelip giderdin
Ben olur da kapıda kalırsın diye seni ağırlamaya kodlanmış bir ev sahibi gibiydim
Evin değildim
Sen, gezegenlerin keşfine kapılmış savrulurdun
Bir ağaç olduğundan habersizdi tozuşun
Ben ormanın en yaşlı ağacı, seni bekler dururdum
Zaman geçip giderdi
Ben o ağır trende uyurdum
Uyandım ve duruldum
Kapılarımı kilitlemeyi unuttum
Evrene de tıkadım bacalarımı ve sonra duyurdum
Cılız bir ağacın gölgesine oturdum
Yorgun ve bitap düşmüş huzursuzdum
Bir köre, bir sağıra ve bir duyarsıza kendimi kaptırmış gidiyordum
Ormanı da yedi büyücüler
Feda ettim kendimi önlerine
Bir cadının avuç içlerinde
Boğuldum oksijenimle
Bana hiç bakma öyle
Topraktan yeşeren ağacı toprağa gömmüşken hele
Beni lütfen unutma
Yeşerdiğin o toprakta yatıyorken biçare cesedim
Üzerimde tepinen o gözlerin gözlerine ne olur ortak olma
Beni hiç unutama
Çünkü ben hiddetle bastığın o yerlerin altında sana bakıyorum hala
Ve çözülseydi dizlerinin bağları bana
Elimde bir demet hayat tohumuyla diz çökerdim karşında
Akan yaşlarım sulardı toprağını
Ölsem de yeşertirdim dallarını
Seni sevmek için çok suyum birikti, anla
Beni öldürüşünün bilmem kaçıncı günü
Bir dünya nefesliydi kolların
Bin dünyaya hükmeder gibi sıkıştı arasında nefesim
Bana bir nefes etmedin
Bir dünyaydı yüreğim
Bin dünya etti yüreğin
Parçalarım batarken içime içime
Ben o parçalardan seni tümlettim
Beni unut ama bunları hiç unutama