Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; yüzyılları aşkın zaman önce, güneşin aya küsüp doğmadığı, denizlerin bol bol ağladığı zamanlarda dünyanın henüz keşfedilmemiş bir ülkesi varmış: Kokular Ülkesi. Burada herkes temsil ettiği kokuya göre bir şekle ve ihtişama sahipmiş. Güzel kokular çok çok güzelken kötü olanlar bir o kadar rahatsız edici ve kimsenin tahammül edemeyeceği kadar yoğunmuş. Beraber yaşadıkları bu ülkede herkes, özelliklerini kaybetmekten korkarcasına kendi kokusuna yakın olanlarla arkadaş olup diğerlerine burun kıvırırmış. Ama hepsinin ortak bir hayali varmış ki bu hayal eğer sıra kendilerine geldiğinde insanlar arasına karışıp, onlardan birini büyüleyip kendilerine hayran ederlerse gerçekleşebilecek olan şeymiş: Kokular Ülkesi'nin sahibi olmak. Çünkü Kokular Ülkesi'nin sahibi olan şişesinden çıkıp istediği kadar insanların arasına karışabilecek, ülkesinde ise her istediğini yapabilecek ve en çok onun kokusu fark edilecekmiş. Hepsi sıra kendilerine gelince aralarına karıştıkları insanlar diyarına o kadar hayranlıkla ve imrenerek bakarlarmış ki bazen hayallerini unutup onlardan biri olmaya çalışırken görevlerini yerine getiremedikleri için bir sonraki sırayı beklemek zorunda kalırlarmış. Her gün sadece bir koku insanlar arasına karışıp kimi zaman bir insana, kimi zaman bir çiçeğe, kimi zaman bir parfüm şişesine sinerek ya da dönüşerek insanları etkilemeye çalışırmış. O gün güneş battığında ise ortalıktan kaybolup içinde yaşadıkları şişelerine, yani kokular ülkesine geri dönerlermiş.

Haftanın ilk günü çürük elma kokusu yollanmış insanlar arasına. Çürük elma kokusu temizliği hiç sevmezmiş ve bu yüzden kötü koku oluşundan hiç kurtulamayacağını kabullenmiş. Pek ümidi olmasa da şansını denemek istemiş çünkü kimse kötü kokuları sevmezmiş. Kuş olup konmuş bir pencereye ve fark edilmek için beklemeye başlamış. Kısa bir aradan sonra küçük bir kız çocuğunun ona el sallayışını görünce umutlanıp ötmeye başlamış. Kız onu içeri almak için pencereyi açtığı an, burnuna gelen koku yüzünden hemen geri kapayıp içeri kaçmış. Çok üzülmüş çürük elma kokusu ve daha fazla şansını denemesine gerek olmadığını düşünerek kokular ülkesine geri dönüp kendini şişesine hapsetmiş. Ertesi gün sıra toprak kokusundaymış. Toprak kokusu çoğu insanın ondan hoşlanacağını düşündüğü için biraz burnu havada bir edayla dolaşırmış etrafta. İnsanların arasına karıştığında birini büyüleyebileceğine o kadar eminmiş ki çok da çaba sarf etmesine gerek olmadığını düşünmüş hep. Hiç düşünmeden o an, işçilerin çalıştığı bol yağmur alan bir bölgedeki ağaçlardan birine sinip yağmur yağmasını beklemiş. Çünkü insanların çoğu toprak kokusunu ancak yağmurdan sonra fark edebilirlermiş. Birkaç dakika sonra yağmur yağmaya başlayınca işçiler neye uğradığına şaşırıp hemen etraftaki torbaları yüklenmişler ve geldikleri araca yönelmişler. Toprak kokusu kibrine yenilip kolay yolu seçerken hiç fark edilmeyeceğini tahmin bile edememiş. Hiç çabalamadan elde etmeye çalıştığı bu kokular ülkesinin sahibi olma fikri, yine gerçekleştiremediği bir hayal olarak kalmış. Kimseye üzüntüsünü belli etmemeye çalışarak güneşin batmasına yakın geri dönmüş ülkesine. Ertesi gün, sıra çikolata kokusundaymış. Çikolata kokusu güzel kokulardan biri olduğu için şişesine ışık saçan kahve-sarı karışımı bir silüeti varmış. Ama çok tembel olduğu için çoğu kez sıra onda olmasına rağmen şişesinde uyuyakalıp insanlar arasına karışma fırsatını kaçırırmış. Bu sefer uykusuna yenilmeyip sırası gelince insanlar arasına karışmak için şişesinden çıkmış. Bir evin mutfağında, masadaki çok güzel meyvelerden birine sinip yayacağı kokuyla fark edilmeyi beklemenin en iyisi olacağını düşünmüş. Ev sahiplerinin gelmesini beklerken henüz meyvelere sinmeden evin bir köşesinde uykuya dalmış. Uyandığında güneşin batmak üzere olduğunu ve mutfaktaki meyvelerin çoktan yenildiğini fark edince tembelliği yüzünden bir kez daha hayallerine ulaşamadığını görmüş. Söylene söylene dönmüş kokular alemindeki şişesine ve kimseyle konuşmadan yeniden uykuya dalmış. Ondan sonraki birkaç gün sıra egzoz kokusu, yumurta kokusu gibi kötü kokulardaymış ve hepsi sırayla gittikleri yerden, insanlar onlardan rahatsız olup uzaklaştığı için birkaç saat içinde şişelerine geri dönmüşler. Haftanın son günü sıra lavanta kokusundaymış. Bu koku, çok ihtişamlı mor ışıklar saçtığı şişesinde huzuru temsil edermiş. Sakinleştirici etkisi gibi çok zarif ve asil oluşu da onu diğer kokulardan güzel yaparmış. Ama yine de o güzelliğine aldanmayıp planlar yaparak karışmak istemiş insanlar arasına. Genç bir kıza az sonra hediye edilecek yastığa sinmenin en doğru şey olacağını düşünmüş. Hediye kutusundan geçip yastığa kendini tüm gücüyle işlemiş lavanta kokusu. Biraz sonra kız, paketi açıp yastığı daha eline almadan burnuna gelen güzel kokunun etkisine girmiş bile. Hemen yastığı eline alıp koklamaya başlamış, o kadar huzur ve sakinlik vermiş ki bu koku, kız bu yastığı yanından hiç ayırmak istememiş. Artık bu yastıkla uyumaya karar vermiş. O an lavanta kokusu güneş battıktan sonra buradan kaybolursa kızın kokuyu alamadığı için yastığı beğenmeyip kendisinin de unutulacağını düşünerek üzülmüş. Ama o sırada kızın yastığı içine sokarcasına kokusunu hissetmeye çalışmasıyla lavanta kokusunun etrafında yıldızlar parıldamaya başlamış. Güneş battığı halde lavanta kokusu şişesine geri dönmek zorunda kalmayıp insanların arasında istediği kadar gezinebileceği hayaline kavuştuğunu fark etmiş. Planlı ve iyi niyeti olması onu kokular ülkesinin sahibi yapmış aslında. Genç kız uyurken üzerine sindiği yastıktan fark etmeden sıyrılıp kokular ülkesine geri dönmüş. Sahibi olduğu bu ülkeye, herkes tarafından başarısı fark edebilecek kadar daha güzel bir ihtişamla dönmüş. Kendi bu kadar özgür gezebilecekken diğerlerinin şişelerine hapsolmalarına razı olamamış. Tüm kokuların özgür olması için şişeleri kırıp onları insanlar arasına karışmaya yollamış. Ayrıldığı yastığa geri dönerken dünya tüm kokuları içinde barındıran ve herkesin sevdiği kokuyla büyülendiği bir yere dönüşecekmiş artık. O, güzelliğini ve zarafetini hiç kaybetmeden yaptığı bu iyilikle daha da ihtişamlı bir koku olarak dünyanın dört bir yanında akılda kalıcı ve hoş bir şekilde havada dolaşıp durmuş. İşte şimdi Kokular Ülkesi'nin gerçek sahibi olmuş.