bir konuşuyorlar, iki konuşuyorlar

biraz sonra her şey hayalmiş gibi geliyor

üçüncü cümleden sonra uğultu da geldiyse eğer;


çekiyorum ellerimi masadan,

hollanda'da friesian atı oluyorum

kayıtsız sahillere yol alıyorum cankurtaransız

dalga dalga oluyorum sallanıyorum biraz

meksika'da esrar tarlası yetiştiriyorum

kaçaktan tütün sarıyoruz kimliksiz haydutlarla

pikapta plak, kadehte şarap, kaderde şanssız

bir annenin bebeği oluyorum sonra

dudaklarım kamaşıyor saf süte hayranlıkla

eski bir idam sandalyesi oluyorum

sayısız kez bağırıyorum

üçü çeyrek geçiyor.


tüm cevapları saklıyorum en kaliteli pantolonumun sağ arka cebine ve tüm sabahlardan gecelere, illerden şehirlere, yağmurdan kara, kârdan batağa, buluttan yıldızlara dönüyorum.


kim bilir ruhum bedenimden habersiz kaç manevrayla geçti umudun sokaklarından

bir bakıyorum karakol duvarında toy bir delikanlının vandalizmi, 

ilk kez aşkı tadan kadının kalbi oluyorum.

kalp kapakçıkları açılmış sonuna kadar

rüzgârda kalmış perde gibi uçuşuyor elbisesi

buzullarda dans ederken yangına meyilli gözleri.


bir bakıyorum her şey olmuşum

bir bakıyorum, hiç.