Giderken kapıyı kapamalıydın,

şimdi bütün şehrin günahları odama dolacak.


Adına yakışan bir sonbahardı,

her şeyin biteceğini bağıra bağıra söylüyordu.

Dallarından vazgeçen yapraklar,

rüzgardan peruğunu tutmak zorunda kalan bir trans

ve

ağzından dökülen saçma sapan bir veda cümlesi.

Cidden adına yakışan bir sonbahardı.

Şimdi senin gidişini anlatmak için

saçma sapan satırlar yazmak zorundayım.

Yoksa o satırlar ile

bileklerime sahipsiz mezarlar kazılacak.

Kusursuz bir cinayet planı kadar

zarif vücudunu anlatmak için

şimdi kim bilir kaç belgesel izlemem gerekecek.

Belki ben planlar yapıp

birilerini öldürmek zorunda kalacağım.

Bir katil olacağım belki.

Ama bir şair olmaktan iyidir,


Saçlarının güzelliğini anlatmak için

arpa, buğday ekeceğim.

Çiftçi olacağım.

Başakların arasında koşacağım.

Sırf saçlarını hissetmek için

bu eziyete de katlanacağım.

Keşke giderken kapıyı kapasaydın,

şimdi şehrin bütün cinayetleri odama dolacak.

Köpek bahçesinde öldürülen

bir çocuk şimdi bu şiir.

Dört yerinden bıçaklanmış,

midesinde derin bir kesik

iç organları gözüküyor.


Senin kapamadığın kapı yüzünden

gözüken odam gibi.

Biraz uyuyup,

uyanınca yeni bir şeyler

yazmayı deneyeceğim.


Keşke giderken kapıyı kapasaydın.

Üşüyorum.