Benim kaderim benim kanımla yazılmış.

Bir hikaye daha hüzünle başladı ve bir hikaye daha hüzünle bitecek. İnsan adım attığı, ruhunu soktuğu her şeye böyle bakmak zorunda kaldığında -ki ben bu insanım - koşmak istiyor. Acele etmek, bitirmek, kırmak ve dökmek ve parçalamak ve düşmek ve ölmek. Söz başka ve yok. İnsan ne kadar hızlı olup biten ardından saç tellerine kadar pişman olacağı fiil varsa tek nefeste ikinciye gerek bile duymadan her şey olup bitsin istiyor. Kedilerin köşelerde ne kadar yırtıcı olduğu bilinir. Çünkü kediler kötü bir şey olacağını bilir ama kötü bir şeyi beklemenin kötü bir şeyden daha kötü olduğunu da bilir. Kedilere sorabilirsiniz yahut köpeklere ben kötü bir şeyi beklemek gafletinde kötüye gidiyorum. Bir gün bu kötü bir şeyi beklemek telaşı ölümümü de aceleye getirecek diye dizlerim titriyor. Ama ben korkunun korkuyu beklemekten daha az korkutucu olduğunu en az kediler kadar biliyorum. Aceleye getirilmiş bir cinayette ceset katil olabilir mi? Sorarım size ey kalabalık bunları bir kez olsun okuyamayacak insanlar. Hanginizin elinde kurumuş kan lekem hâlâ duruyor? Beni ölüme götüren şeyi sizi daha hırslı daha güçlü ayakta tutması vicdan mahkemenizin yargıya açtığı bir dava konusu değil mi yoksa? Ey katlimden sorumlu kalbi küçük yığın, yığılın sevgisizlik içinde; boğulun çıkarlarınız altında. Sizden içinizdeki iyiliği söküp alıyorum. Yaşamak için kötü olmanıza gerek yok çünkü cenneti öldürdüm.