Bahçelerimde beşer dağ var. Tepelerini tutan karlar geceleri gökte asılı gibi apak ışıldar. Eteklerini süpürür çalık paçalarım. Bu tulumu kör bir manifaturacının camdan tezgahından çalmıştım. Karanlık bastırdığında, maundan çarmıhı daracık omuzlarında, üç küçük pıhtı formunda tene vara üzere eğretileşen şahin tüyüm küçük bir alanı kaplamaz süveydamda. 

Esasında.

Damarlarımda... Damarlarım suça ortak... Damarlarım suçluyu suça teşvik suçundan...  

Dağlar ben öteye geçemeyeyim diye oradadır; karlar bir illüzyon yaratarak yalanımı kapatır, o vakit varlığımı bir şeytan tüyünden teşkil sanarak yanılgıya kapılırım. Diz çökmek bana haramdır. Süveydamın ortasındaki mor meşin göğsüme doğru yayvanlaşır. Beş dağ, beşer dağ, teker teker beşeriyete paylanınca şahin tüyümü yeller yer. Dışkılanım ormanda gerçekleşir. 

Ellerin zeval görmesin manifaturacı... Camını onarayım da şu paçalarımı... 

Manifaturacının elleri. 


Belki. Belki. Belki.


Bir şarkı.

Uçmak için karların yollarını gözleme.