Birini kaybetmek öyle bir şey değil. Hani derler ya için ateş gibi olur, için yanar diye. En azından benim için öyle değil. Benim içimde o ateş hep vardı. Sonra birini kaybediyorsun, o ateş bir alevleniyor, boğazına kadar geliyor, düğüm düğüm oluyor. Öyle bir yükseliyor ki ne konuşuyorsun ne ağlayabiliyorsun, nefes aldırmıyor insana. Zamanla o ateş de sönüyor, kül oluyor. Ardından bir an geliyor, o küllerin altından kor parçası gün yüzüne çıkıyor; için tekrar yanıyor sanıyorsun, o da geçince anlıyorsun. "En son içten ne zaman güldüm?" diyorsun. "Ne zaman ağladım?" Soruyorsun kendine. Ben o zaman anladım; içim yanmış, kül olmuş, geriye tek gerçek duygun öfke kalmış. Öyle kinli değil ama özlemin öfkesi, çok özleyip sarılamamanın, konuşamamanın, gözlerinin içine bakamamanın öfkesi. Birini kaybetmek öyle bir şey.