Gece çok garip bir rüya gördüm. Karanlık bir koridordayım ve önüme uzanan yolda yalnızca bir kapı var. Arkamı dönüp baksam bile nafile, yalnızca ileriye gidebilirim. Derin bir karanlığın içerisinden adımlarımı sayarak gidiyorum. Herhangi bir yalpalama beni boşluğa düşürecekmiş gibi hissettiriyor. Yolun sonuna ulaştığımda kapıyı çalıyorum. Herhangi bir ses kapının ardından gelmiyor. Usulca tokmağı çevirip içeriye giriyorum. Duvarları aynalarla kaplı farklı bir koridora erişiyorum. Kapının eşiğinden uzaklığı kestirmek imkansız gibi görünüyor. Sanki bir ilüzyonun içerisindeyim. Yavaşça içeri girip kapıyı ardımdan kapatıyorum. Aynaya baktığımda kendimi göremiyorum. Her adımda farklı bir kişi olarak yansıyorum. Gördüğüm yüzler ne kadar tanıdık gelse de kim olduklarını anlamak güç. Hiçbirine bir etkimin olduğunu sanmıyorum. Yalnızca beni izliyorlar. Herhangi bir duygudan bağımsız, suratları tıpkı porseleni andırıyor. Herhangi bir mimikte yüzleri parçalanacak gibi. Sadece gözler eşlik ediyor koridor boyunca bana. Korkmuyorum, yalnızca takip edilmekten ya da izlenmekten utanıyorum. Kızarıyorum ancak yanmıyorum. Her adım beni bir sonraki kapıdan daha da uzaklaştırıyor gibi. Nasıl bir kabustu bu? Kafamı öne eğiyorum ve koşmaya başlıyorum. Yere basan her adımım aynaları ufak ufak çatlatıyor. Küçük küçük ve tiz bir sesle koridor parça parça yankılanmaya başlıyor. Karanlık girdiğim kapının altından bulunduğum koridora sızmaya başlıyor. Belli ki yakalamak için değil, bu koşuşturmadan zevk alıyor. Adlandıramadığım bu şey parmak uçlarını yere sürterek adeta yatay bir tırmanış gerçekleştiriyor. Zorda olsa koridorun sonundaki kapının tokmağına erişiyorum. Çeviriyorum ama açılmıyor. İçeride birinin olmasını ümit ederek bağırıyorum ancak süngerin suyu emmesi gibi sesim çıktığı anda kayboluyor. Kulağımı kapıya dayıyorum ve dinlemeye çalışıyorum. Duyulan o ki kapının arkasında atan bir şey var. Güm, güm, duvarlarından ses yankılanıyor. Karanlık ise çoktan koridorun büyük bir kısmını katetmişti. Geri çekiliyorum ve kapıya tekme atmaya başlıyorum. Adımlarımın aksine her tekmede aynalar parçalanıyor ve her parçalanış bir çığlığa bedel oluyor. Birkaç tekmenin ardından kapının kilidi parçalanıyor. Kapı açılıyor ve gözlerime inanamıyorum. Kendimi görüyorum, ancak gölgeler suretimi o kadar karartıyor ki anlamak imkansız. Anlıyorum, çünkü kapının ardında kapıyı kimin kırdığını görüyorum. Bir şekilde dikildiğim noktada arkamda atan kalbe güveniyorum. Derin bir nefesi içime çekiyorum ve tam nefesimi verecekken uyanıyorum.