Sabah olmasına az bir zaman kala uyuyamayacağını anlayıp üstündeki battaniyeyi tekmeleyerek yataktan aşağı attı, ardından sağındaki gece lambasının anahtarına uzanıp ışığı açtı. Ortama loş bir ışık hâkim oldu. Etrafına bakınıp kendisine ve hayatına küfürler savurdu. O an gözüne masasının üstünde duran, geceden hazırlayıp son anda içmekten vazgeçtiği karışım çarptı. Bu karışımı sonsuza kadar uyumak için hazırlamıştı aslında ama içmekten vazgeçtiği için kafasında dönüp duran sesler susmadı ve kendisi de hiç uyuyamadı. Masaya geçip, bilgisayarını açıp solda duran sigara paketine uzandı ve bir sigara yaktı. Küllüğü doluydu aslında ama boşaltma ihtiyacı duymadı. Bilgisayardan bir sayfa açıp yazmaya başladı:


OTOBİYOGRAFİ

Sen başarısız bir yazar olduğun gibi korkak yalancının tekisin. Yalnızlığı tercih ettiğini sanıyorsun ama içten içe kimse seni sevmediği için yalnızlığın içine düştüğünü biliyorsun. Her şeyi yarım yapıyorsun ve hiçbir şey yapmaya cesaretin yok.


Bunları yazdıktan sonra karışımından bir yudum aldı. Sonra sonuna bir cümle daha ekledi:


“Artık bir şeye cesaretin olduğunu kanıtladın.”


Ayağa kalktı, iki adım ötesindeki dolaptan daha önce yazdığı her şeyi çıkarıp sağına soluna fırlattı. Sakince masasına geçip sigarasının izmaritiyle yazılarından birini yakıp yere bırakınca o kâğıt odadaki diğer yazıları tutuşturdu. Yangın kısa sürede odadaki her şeye yayılmaya başladı ve o sırada da karışım etkisini göstermeye başladı. Boğazıyla midesinde bir yanma hissetti ve o karışımı içerek cesaret göstermediğini aksine yaşamaktan ve mücadeleden kaçtığını, yalnızlığa düşmesinin ve sevilmemesinin en büyük nedeninin o korkaklık olduğunu fark etti. Karışımı gece içmekten vazgeçmesinin de yaşamaya cesareti olduğu için değil de ölmekten korkma sebebiyle olduğunu, yani cesaretinin bile aslında korkaklık olduğunu fark ettiği sırada yere yığıldı ve alevler her yeri sardı.