Dünyanın tüm kötülükleri sıraya dizilmiş gibi sarıyordu etrafımızı. Bu ara böyle bir zamandı. Korkuyordum. Her şeyden korkuyordum. Ki korku gerçektir. Bu duygu bana hala yaşadığımı hissettiriyordu. Hayatta kalmamı sağlıyordu. Sokakta yürürken, gece uyurken, herhangi bir şeyi düşünürken ya da uygularken, sürekli kollamam gerekiyordu kendimi. Bazen güçlü bir savaşçı gibi hissediyordum kendimi. Bazen sadece zavallı ama şimdilik şanslı bir kurban. Saatler akşamı bulunca ayrı ürperiyordum, kapıyı kaç kez kilitlediğimi tekrar tekrar kontrol ediyordum. Uykumda nedensizce kapıyı açık unuttuğumu gördüğüm oldu. Kalemin ele geçirildiği, daha doğrusu kendimi yeterince koruyamadığımı gördüğüm oldu. Korkunun kendisinden daha çok korkuyordum. Mesela korktuğum şeyleri dile getirmek, sadece korkuyorum demek bile benim kalbimi hızla çarpıyordu. Üzerine gitmeye çalışıyordum. Bir gün daha... Bugün de bitecek, o sokaklarda yürüyüp, doğaya karışıp, insanlarla tanışıp, bir şeyler paylaşıp, bir şekilde var olup bugünü de bitirecektim. Bazen haksızlığa uğradığımı düşünüyordum. Bu denli yalnızlığı adeletsizce buluyordum. Sonra ne kadar yalnız olmadığıma odaklanmaya gayret ediyordum. Zenginliklerimi sayıyordum kendime. Bazı şeyler yolunda gidiyordu. Bazı şeyler, bazen yolunda gidiyordu. Bazı şeyler ısrarla yolunda gitmezken, zamanla iyiye gidenler de oluyordu. Farklı dere yataklarından süzülen sular gibiydi kaygılarım. Kendimle meşguldüm, onu keşfediyordum. Bir şekilde büyütüp onu kolluyordum. Çok fazla şeye hızlıca derin bir sevgi duyabiliyor ama asla tam olarak güvenemiyordum. Sanırım bu benim olası geleceğimdi de. Bilmiyordum. Hiçbir gün bileceğimi de öngörmüyorum. Ama şimdiden bakınca düne, sandığım pekçok şeyin umduğum gibi gitmediğini, ve dahasının benim hayalimin ötesine geçebileceğini de öğrenmiş oldum. Bugünkü Kübra ile sohbet etmeyi gelecekte çok isteyeceğimi fark ettim. Çünkü bir şekilde hayranlık duyuyordum ona. Henüz tam olarak hiçbir şeyi yokken, tam olarak hiçbir şey değilken, henüz inşaasındayken hayatının, bu mücadeleci ruhun elini sıkıp, "Tebrik ederim." demek isterdim. Şimdiden, bugünden, gelecekteki halimin bana içten bir sarılışını hissedebiliyordum. Çünkü bunu bugün dünkü Kübra için yapabiliyordum. Hiç kolay da olmuyordu. Çamurun içinde güreşmek gibiydi. Ama kaslar sağlamlaşıyordu. Nasırlaşmak istemedim ben. Kötü olmak istemedim. Ama daha güçlü bi Kübra yaratmak istedim. Dediğim gibi en güçlü duygum korkuydu. Ama titreyerek, ağlayarak ilerlemeyi öğrendim. Ki bu hala zevk aldığım bir şey değildi. Dehşet veriyordu. En çok istediğim güvende hissettiğim tek bir gün olmasıydı. Huzurlu bir yer, herhangi bir tehtit, endişe ya da görev barındırmayan. Sadece durup nefes alıp var olabildiğin bir yer...

Ki güzel kızım, bunu yine biz inşaa edeceğiz. Edebilirsek şayet, biraz daha şanslı olursak, hala hayatta olursak...