Korktum
Yıllarca yalvardığım, sokulduğum, ağladığım, bağırdığım samanlara sokuldum.
Gün ışığını ben seçmedim
Bu yağmuru ben hiç görmedim
Tenimi toprağa hiç değdirmedim
Bu beni korumadı.
İşe gittim çok kez, belki işlere,
Çocuklarım oldu ama,
Siz
gökkuşağından bahsediyorsunuz
ben hiç duymadım! Elbette duymadım
Sabah kalktım, geç yattım
Sayısız yol, ama tam seksen iki yıl aldı çalışmışlığım
dört yıldır içindeyim sefaletin
Aciz bir mutfak robotu gibi, döndüm efendim,
Bir yıldırım gibi demeyi çok isterdim ama yıldırımı hiç deneyimlemedim efendim
Bir garip yıl oldu hayatım
Hiç geçmeyecek derken yatak, yorgan, yastık,
bu oda oldum.
Bir küçük yıldıza başımı eğip
gözyaşı dilendim efendim
Ağlayacak hiçbir şeye dokunamıyorum elimi uzatınca
Erişememek, tutunamamak da değil
hiç çiçek toplamadığımdan üstelik.
Şimdi
büyük bir telaş içindeyim ruhuma
Kaç ekin ekebilirim,
Kaç küçük kızın saçlarına dolayabilirim çukur parmaklarımı
Ne söyler bana kuşlar?
Sus!
duyamıyorum…
Kaç şiir daha okuyabilir,
Kaç kez bebeğin ağlayışını işitebilirim?
Hiç uyumam. Durmam.
Yürümem koşarım!
Söyle efendim! Kaç kez daha geçebilirim o çayırı?
Bu benim benden kalan hikayemdi,
Bitmesi çok çabuk oldu efendim.
Oysa bir ömrü dört seneye nasıl sığdırırımdı?
Dört sene yaşamış bir ömür için çok büyük mezarlıklar
çocuk mezarı kadar geniş hücrelerim.
Çok
korkuyorum efendim
yaşanmayan hikayelerimin katili topraklar bile değil diye