Bundan yaklaşık yedi-sekiz yıl önce bir tane köpeğin saldırısına uğramıştım. Isırmadı fakat beni fazlasıyla korkutmuştu. Hatta o günden gelen bir korku olan köpek korkusu sürüyor. Nerede bir köpek görsem boyutuna ve cinsine bakmadan beni tedirgin ediyor. Ne zaman kendini sevdireceğini anlasam, ne zaman zararsız olduğunu hissetsem o zaman rahatlıyorum. İşin komik tarafı ise yaşadığım şehirde fazlasıyla sokak köpeği var. Buna rağmen yaşadığım şehri seviyorum. Köpeklerle olan korkumu da bir şekilde gizleyebiliyorum. Bazense hızlı koşabilmem sayesinde hızlıca uzaklaşabiliyorum. Fakat geçtiğimiz günlerde fark ettiğim bir şey oldu. Yine köpek görüp tedirgin olduğum bir zaman "korku neye yarıyor?" sorusu aklıma takıldı kaldı. Hepimizin çok korktuğu zamanlar olmuştur. Peki ya korku, korku duyduğumuz şeyi engelleyebilmiş midir? Sanmam. En azından benim için bu böyle. "Korkunun ecele faydası yoktur." atasözümüz buna en iyi örnektir. Ölmekten kimimiz korkar kimimiz de korkmaz. Ama gelin, biz korktuğumuzu varsayalım. Ölmekten kurtulabilir misiniz? Hayır. O zaman ne diye korkuyoruz?

 

Tabii bir anda korkularımızdan sıyrılmak mümkün değil. Fakat korku iş ve eylemlerimizin önündeki en büyük engel değil mi? Çocukken "ileride ne olmak istersin?" sorusuna gerçekten hayaldeki mesleğe göre cevaplar verilir. Pilot, doktor, itfaiyeci, ressam, aşçı ve daha nice hayaller... Peki yaş ilerledikçe ne oluyor? Benim çok az tanıdığım hayalindeki işe sahip veya hayalindeki iş için okullar okuyor, çabalıyor. Bu insanlar çok mu tembel ve beceriksiz? Hayır. Korkuları var. Hepimizin olduğu gibi. O işe sahip olursa para kazanabilir mi, o işin getirdiği parayla iyi bir araba alabilir mi, o işin toplumdaki karşılığı nedir? Gördüğünüz gibi bunlar bir çırpıda aklıma gelen, en temelinde korku yatan sorular. Sadece bu da değil. Çok iyi resim çizebilen nice arkadaşımız para kazanamadığı için çok daha farklı mesleklere yöneliyor ve hayatını hayalini hiç kurmadığı bir meslekle devam ettiriyor. Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporuna göre Türkiye dünyadaki en mutlu 93. ülke. Unutmadan; bu raporda 156 ülke var.


Korkuyoruz çünkü önümüzü göremiyoruz, korkuyoruz çünkü kendimizi tanımıyoruz, korkuyoruz çünkü omuzlarımız baskıyla dolu, korkuyoruz çünkü cesaretimizi kaybettik. Cesaret öyle maddi beklentilerle yazılan kişisel gelişim kitaplarındaki gibi bir şey değil. "Kendine güven, sen her şeyi yapabilirsin, dünya senin etrafında dönüyor." gibi nice tanıdık yalanlar ve daha niceleri...


Dünya ve ülkemiz gayet sert şartlara sahip. Korkumuz da biraz bundan aslında. Biz yeterince mücadele edebiliyor muyuz? Bu mücadele canımıza bile neden olabilir. Bu kötü bir durum ama aklıma hep şu geliyor: öldükten sonra ne yaşadığımın önemi olacak mı? Dini bir inancınız varsa elbette bu sizin için önemlidir. Çünkü yaşadığınıza göre cezalandırılacak veya ödüllendirileceksiniz. Peki ya sizce Tanrı kendine sevgi besleyerek, güvenerek söylediklerini yapanı mı ödüllendirir yoksa kendisinden ve cezasından korkarak ona inanan, ibadet edeni mi ödüllendirir? Ben cevabı size bırakıyorum.

 

İkili ilişkiler için de geçerli bu. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız, sevgiliniz olsun... İçinizden bir kere "ya beni bırakırsa" korkusunu geçirin. Sadece bir kez. Ondan sonra bu korku nasıl şüpheye dönüşecek ve siz bu dönüşüm içerisinde nasıl eriyip bitecek ve ilişkinizin nasıl canına okuyacaksınız oturun izleyin.

Korku en temellerimizden biridir. Korku doğuştan mı gelir yoksa sonradan mı kazanılır; bunun yorumunu uzmanlar yapabilir. Benim anlatmak istediğim şey daha farklı.


Son olarak da strese bakalım. Stres korkunun lacivertidir. Önemli bir sınavınız olduğunu düşünün. Doğal olarak stres olacaksınızdır. Aslında stres olmuyorsunuz; başarısız olmaktan korkuyorsunuz. Hepimiz birçok kez sınavlara girdiğimizden sınav öncesi hissettiklerimizi hatırlarsak ne dediğimi anlayacaksınızdır.

 

Peki bunca konuşmanın amacı ne? Elbette size "hayallerinizin peşinden koşun, korkularınızı yenin, isterseniz başarabilirsiniz" gibi yalanlar söylemeyeceğim. Ki bu yalanları her gün duyuyorsunuzdur. Bunun yerine ne yapmalı? Bana kalırsa elimizden geldiği kadar korkularımızı şekillendirmeliyiz. Yıkmalıyız diyemem. Böyle bir şeyin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Ben zaten siyah veya beyaz tercihinde genel olarak gri seçimi yaparım. Bu yüzden korku dediğimiz zincirler yer yer işimize yarayabilir. İnsanın elindeki her şey gerektiği gibi kullanılırsa, ki bu çok zor, silah olarak kullanılabilir.


Merhabalar. Ben Kosti.