Kurulan her yeni düzenin insanlara dayattığı cansız renkler vardır. Bu renkler her düşüncenin esiri olup zamanla daha çok solar ve cansız ruhlarıyla insanlara dayatılmaya devam edilirler. Çıkan her yeni rengi bastırıp yok etmeye çalışan tepedekiler bu renklerden korkup hepsini cansızlaştırmak için boş bir çaba harcarlar. Evet, boşunadır bu çaba çünkü korkulan renklerin ütopyasında yok olur tepedekiler dediğimiz kişiler, hiçbir iz bırakmadan yok olurlar.


Ön yargıların olduğu dünyaların aksine sadece saf sevgi vardır korkulan ütopyada; sevginin derecelendirilip kısıtlanmadığı, hakların ve özgür düşüncenin bastırılmadığı düzen hâkimdir korkulan ütopyada. İnsan bedenlerinin ve cinsel kimliklerin eşit olduğu hatta halkın ve çalışanların özgürce hak sahibi olduğu yargısız düzen kuruludur.


İmkânsızlıkların ötesinde birer hayal olarak görülebilir hatta bazılarınız için insanlığı kapsayan tüm o renkler korkutucu gelebilir, işte tam da bu yüzden kurulur korkulan ütopya, sizin o tüm korku ve tiksintilerinizden, korkunç boyuttaki ön yargılarınızdan ve bakışlarınızdan güç alarak kurulur. En çok siz korkarsınız bu ütopyadan yargılayıcılar olarak ama bazılarımız için umuttur bu korkular, tüm o iğrenç yargılardan doğar tüm o canlı renkler. Bu ütopyada kurulmuş tüm sınırlar kalkar, herkes eşit ve özgürdür, bireye baskı uygulayan hiçbir güç yoktur ama illaki biri çıkıp, bu uyum düzenine karşı gelip, birinin tercihleri ve özgürlüğünü aşağılayıp kendisinden daha düşük konuma gelmesini isterse işte o kara zihniyetin doğduğu, içi kötülük ve ön yargıdan dolup taşmış olan kişiyi yok ederiz.


Bugün yaşanılan dünyada tüm bu söylediklerimin tam tersinin yaşanması ve bazı kesimin bu düzenin bir sonraki hayat denilen yerde devam edeceğini söylemesi üzücü. Sonsuzluk içinde sürecek olan hayatın içinde tek bir rengin dahi parlamayıp ışıldamadığı, o kapalı ve dar zihniyetlerin sonsuzluk hayatında hüküm sahibi olacağını bilmek gerçekten üzücü.


İşte tam da bunun yüzünden hâlâ yaşadığımız ve değiştirilebileceğimiz bu dünyayı korkulan ütopyalar yapmalıyız, madem diğer hayatta renklerimiz kısıtlı, o zaman bütün renkleri imkânımız ve zamanımız varken şu an yaşatmalıyız.