İçinde yaşadığımız korku anlarını düşünüyorum, zorunda bırakıldıklarımızı ve bunların üstüne kurulan hayatlarımızı. Sorgulamadan, bir anlam yüklemeden boyun eğilen her bir anı düşünüyorum. Belki kocaman bir yalan ya da çok iyi yazılan bir oyun. Kimse sormuyor, araştırmıyor ve en acısı bilmiyor. Herkes her şeye kulaklarını kapatmış lakin kimse asla susmuyor. Herkesin bilsin bilmesin her şeye bir yorumu var. Dinlemek eylemi yok sayılarak sadece konuşmak üzere transa geçilmiş. Bu kocaman distopyanın içerisinde herkes kendi ütopyasını(!) yaşıyor. Acınası bir şekilde mutlular. Korku herkesi susturmuş. Yaşadıkları hayatın boşluğunun farkında değiller, yalanın içinde kaybolmuşlar. Herkes bağırıyor, konuşuyor; kimse bilmiyor, okumuyor ve dinlemiyor. Belli değerlerimiz sömürülerek uyanmış olanlara arada korku tohumları serpiştiriliyor. Bir şey olacak diye beklerken her şey normale(!) dönüyor. Görünmez bir ip bağlanmış herkes kukla misali oynatılıyor. Halinden memnun olmayan yok. Normal karşılamak zorundayım bunu çünkü yolu bilmeyen veya onu aramak istemeyen çok, dolayısıyla şikayetçi olan da yok. Ya bir gün ipler kesilirse? O korku bulutları dağılırsa? Her şey sanılanın aksine bambaşkaysa? Bu ihtimaller nasıl akıllara gelmez, neden bunlara yer verilmez? Düşünme ve sorgulama yetilerinden mahrum olanlar o zaman ne yapacak? Bir kere bile ayağa kalkmayı denememişken zamanı geldiğinde ne yapacaklar?

Bizlerinse ya dilleri kesilmiş ya boyunlarımıza zincir vurulmuş ya da bazılarımıza deli gömleği giydirilmiş. Fikirlerimiz var ve bunlar bizi özgür kılıyor lakin korkunun bu kadar hakim olduğu yerde bizler görünmeziz. Görülenlerin sonu ise bariz. Kalemimiz kırılmış, kağıtlarımız yakılmış, söylediklerimizse dinlenmiyor. Korkuyu onlardan farklı şekilde ''gerçek'' haliyle yaşıyoruz. İnsanın varoluşuna ''aykırı''(!) hareket edenler olarak biz onlar tarafından dışlanıyoruz. Suçumuz, olanı yapmak yani düşünmek ve sorgulamak eylemini gerçekleştirmek. Bir de onlar gibi olmamak. Kölesi oldukları bu yalanı bozuyoruz diye yine suçlanıyoruz. Aslında suça başkaldırdığımız için suçlu oluyoruz. Doğruyu aramak, onu düşünmek, onun peşinden koşmak ya da başımızı kaldırıp yukarı baktığımızda bir şeylerin doğru gitmediğini anlamak zor değil.

Korkusuz, aydınlık ve özgür bir geleceğe...