Korku nedir? En basit anlamıyla korku; canlı formunun bulunduğu durumda tehdit edilmesi ya da kendiliğine uyuşmayan bir olguyla karşı karşıya kalması olarak tanımlanabilir ve bu duruma karşı gösterdiği tepkisel hareketlerin bütünü savunma mekanizması olarak algılanır. Bu bağlamda korku canlıyı içe dönük, adapte olma durumu ve üzerine çıkarak karşı bir yayılım göstermesi düzeneklerine de ortamını hazırlar. Yani korkuya karşı ya siner ya kabul ederek yaşamaya devam eder ya da elindeki tüm edim ve tutumları kullanarak topyekûn bir savaş haline girer. Peki korkunun terörizmi nedir? Yukarıda açıkladığımız korkunun tanımı üzerinden terörizmini açıklarsak; canlıyı kontrol altında tutmak, onu sistemin dişlilerinde bir duruma sokmak ve bir açıdan da canlıyı zinde tutmak için yapılan eylemlerin bütünü olarak tanımlayabiliriz. Derinlemesine baktığımızda korkunun doğal bir yapısı olmakla birlikte bunu sürekli besleyerek yani yapay bir yolla zaaflıklarını, düşkünlüklerini hatta canlıyı değiştirecek - dönüştürecek ve olmasını istediğimiz canlı formuna tabi tutmak için tüm edim ve etmeleri kullanmak olarak anlamlandırabiliriz. İşte bu yüzden hem bireysel olsun hem toplumsal hatta devlet yani iktidar bazında dahi korkuyu daima diri tutmak için çabalar halinde olduğumuzu gösteriyoruz. Nasıl mı? Öncelikle birey bazında kendiliklerimizi daima hep başkası, öteki için yontuyor ve yontulmayı o kadar benimsiyoruz ki kendimizden başka her şeye benzemek için bütün eylemsel nosyonu sergiliyoruz. Toplumsal faz açısından elimizdeki data ve örüntüleri kullanımı dolmuşçasına bir kenara iterek; diğerinin, ötekinin denklemlerini kendimizinmiş gibi uygulamaya koymaya çalışırken ne kadar hata alsak dahi körü körüne devam ediyoruz ve devlet yani iktidar bağlamında baktığımızda; gücümüzü korumak maksadıyla vermiş ve almış olduğumuz kararlar sadece kuvvetimizi daha çok hangisi perçinleyecekse onu seçiyor, her türlü eleştiriye ya da karşı durmaya kulağımızı ve gözümüzü kapatarak yolumuza devam ediyoruz. Bu üç anlatımın sentezinde korku dediğimiz doğallığı asıl dinamiğini koruyarak farklılaştırıyor ve aksiyonları gözleyerek yeni korkuların icadına kapı aralıyoruz. Peki gerçekten de korkuyor muyuz? Korkmuş gibi mi yapıyoruz? Yani ya siniyor, ya adapte oluyor ya karşı koyuyoruz ya da maskeler takarak içten içe varlığını kabul etsek dahi onu dışlamaya mı çalışıyoruz?


Sonuç olarak; korkunun doğallığına etki ederek, onu kendi istenç ve gücümüz uğruna kullanmak korkunun terörizm faaliyetlerini doğurur. Bu bazen yazıyla bazen söylemler bazense eylemsel düzlemde kendine karşılık bulur. Ancak bu durum uzun sürmeyecek, süremeyecektir. Çünkü her korkunun bir zaman aşımı vardır ve o gün geldiğinde korkular ve korkuyu besleyen terörizm alt edilecektir.