Elindeki bilyeleri biraz önce özenle kazdığı toprak kuyunun içine fırlattı tüm vücudunda gezen sıcak kanı kafasında ki damarlarından neredeyse patlayarak çıkacaktı. Kendisi küçük yüreği büyük Mustafa henüz 9 yaşındaydı annesi başka bir adamla kaçmış babası annesinin bıraktığı acı ile küçülmüştü. Babası saf bir adamdı mahallede herkes onu tanır ve severdi zavallı adamın başına gelenler için üzülmüş sonra kendi başlarına gelmemesine sevinmişlerdi. Tabii mahalle küçük olunca herkes bunu konuşup durmuştu küçük çocuklar bile Mustafa önlerinden geçince parmakla gösterip bir birlerini dürtüyorlardı. Mustafa yaşına rağmen olgun bir çocuktu başıma gelen olayın farkındaydı. Annesinin olmaması onu çok üzmemişti, annesi varken bile bir kez olsun başını okşamamış ellerini tutmamıştı. Babası öyle değildi her okul çıkışı gelir kimi zaman elini tutar eğer Mustafa çok yorgunsa sırtına alıp taşırdı. Yol boyu okulda neler olduğunu anlatır babası da merakla dinlerdi. Mustafa da okulda öğrendiği her şeyi akşam olunca babasına bir öğretmen edası ile anlatırdı. Babası can kulağı ile dinlerdi. Okuma yazma bile öğretmişti. Mustafa bir gün okuldan çıkmış arkadaşları ile evinin önünde bilyeleri ile oynuyordu. O sıra da mahallede kimseyle anlaşamayan çocuk ama lafları büyük adam olan Bilal karşılarında durmuş oyunlarını bozmak için sürekli konuşuyordu. Mustafa ve arkadaşları onu duymazlıktan geliyorlardı. Bilal onların bu hareketlerine sinir olmuş oyunlarını bırakıp Mustafa ve babası hakkında konuşmaya başlamıştı.
-Şuna bakın şuna korkak Osman'ın oğlu, Mustafa ya bakın. Bilye yuvarlıyor. Ben senin yerinde olsam sokağa çıkamam sen gelmiş burada oyun oynuyorsun. Baban yine ödememiş babama olan borcunu. Babam yazık, vermesin bizim gönlümüz tok cebimiz dolu dedi.
Mustafa ilk seferinde aldırış etmedi Bilal bunun üstüne söylemlerini devam ettirdi. Çocuk ya acıması da olmuyor, ağzına geleni söylüyordu. Mustafa elindeki bilyeleri işte o zaman fırlattı. Bilal’in burnunun dibine girdi gözlerinin içine baktı.
Bilal bir adım geri attı. Tükürüğünü yutmayı unuttuğu için ağzında büyüyen salgı dudaklarında taşacakken yutkundu.
Mustafa ağzını açıp tek kelime dahi etmedi Bilal gözlerini kaçırarak bir adım daha geriye gitti. Mustafa’nın arkadaşları gözlerini kırpmadan olacakları izliyorlardı. Mustafa geriye döndü fırlattığı bilyeleri aldı cebine koydu sokağın başında elinde ekmek poşeti ile ona doğru gelen babasına yürüdü poşeti aldı sıcak ekmeğin köşesinden koparıp yemeye başladı. Babasının elini tuttu. Mustafa korkmuyordu çünkü ellerindeki güç onları koruyordu.