Bir sürü aptalın saldırısına uğrayan, daha fazlasının da yok saydığı ahlaki vicdan, var olan ve daima var olmuş bir şeydir, yoksa ruh denen şeyin bulanık bir fikirden öte olmadığı Dördüncü Zaman filozoflarının icadı değildir. Zaman geçtikçe, birlikte yaşarken ve genetik değişimler olurken, vicdanımızı giderek damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve gözyaşlarımızın tuzuna buladık, bu da yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimizi gören birer aynaya dönüştürdük, sonuçta gözlerimiz, ağzımızla inkâr etmeye çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç çekincesiz gözler önüne serer hale geldi. Bu genel olguya bir de basit zihinlerde işlenen suçun yol açtığı pişmanlığa çoğu zaman kadim korkular da eklenince, bunun sonucunda, suçlunun işlediği suçun cezası, öyle böyle demeden, hak ettiğinin iki katı olur.
(sayfa 25)
//
Karşıdan ses geldiğinde doktor kendini tanıttı, sonra, hızla, İyiyim, teşekkür ederim, dedi, sekreter kız, Nasılsınız, doktor bey diye sormuştu kuşkusuz, zayıflığımızı belli etmek istemediğimizde , İyiyim deyip geçiştiririz ya öyle söylemişti, hatta ölecek durumda olsak bile iyiyim deriz, kabaca buna yiğitliğe bok sürdürmemek denir, olayları böyle mantıksızca tersine çevirmek yalnızca insan türüne özgüdür.
(sayfa 39)
//
Her hareketimizden önce bütün sonuçlarını tahmin etmeye çalışsak, bunları ciddi olarak düşünsek, önce kesin sonuçları, sonra olası sonuçları, sonra rastlantısal sonuçları, daha da sonra hayali sonuçları düşünmeye kalksak, kımıldayamayız bile, tek bir adım atamayız. Sözlerimizin ve hareketlerimizin iyi kötü sonuçları, kuşkusuz, gelecekteki tüm günlerimize, hatta bizim bu sonuçları doğrulamak, kendimizi kutlamak ya da başkalarından özür dilemek için artık bu dünyada bulunmayacağımız sonsuz günler dahil, oldukça düzenli ve dengeli biçimde dağılır, zaten bu durumun, üzerinde bunca konuşulan ölümsüzlük denen şey olduğunu ileri sürenler de vardır, (...)
(sayfa 82)
//
Bazı sorunlar, üzerinde uzun uzun konuşunca kötüye gidebilir, yerinde söylenmiş birkaç sözse onları kolayca çözebilir.
(sayfa 92)
//
Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız zaman ölecek gibi oluruz, dedi, (...)
(sayfa 99)
//
Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, an azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım
(sayfa 118)
//
Uzak geçmişte de benzer düşünce ve metaforlar sıradan insanların sarsılmaz iyimserliği sayesinde örneğin şu türden özlü sözlere dönüşmüştü, Ne iyilik süreklidir ne kötülük, ya da daha edebi bir ifadeyle, Ne mutluluk sonsuza dek sürer ne de mutsuzluk, bu yüce özlü sözleri yaşamın ve kaderin bahtsızlıklarından geçerek öğrenmeye zaman bulanlar söylemişlerdir, (...)
(sayfa 123)
//
Korku insanın gözünü kör eder, dedi koyu renk gözlüklü genç kız, Doğru söze ne denir, kör olduğumuz anda zaten kördük, korku bizi kör etmişti, korku yüzünden körlüğümüz sürecek, Kim söylüyor bunu, diye sordu doktor, Bir kör, diye yanıt verdi ses, sadece bir kör, buradaki herkes gibi. Bunun üzerine, gözü siyah bantlı yaşlı adam, Körlük olabilmesi için kaç kişinin kör olması gerekir, diye sordu. Bu soruya kimse cevap veremedi.
(sayfa 131)
//
Dayanılmaz bir haldeyiz, Buraya girdiğimizden beri zaten dayanılmaz, yine de dayanıyoruz, Doktor bey iyimsersiniz, İyimserlik değil bu, sadece bu yaşadıklarımızdan daha kötüsünün olabileceğini hayal edemiyorum, Bense, kötü yürekliliğin ve kötülüğün sınırı olabileceğine güvenmiyorum, Belki de siz haklısınız, dedi doktor, sonra, kendi kendine konuşur gibi, Burada bir şey gerçekleşmeli, dedi, bu çözüm bir çelişki içeriyordu, çünkü sonuçta ya bundan daha kötü bir şey olacaktı ya da şu andan itibaren her şey düzelecekti, ancak verilen örnek buna işaret etmiyordu.
(sayfa 144)
//
Her kimsen, söylediklerinde haklısın, utanma duyguları eksik olduğu için kursaklarını dolduranlar hep olmuştur, ama bizler, hiç hak etmediğimiz bu en son onurdan başka elimizde bir şey kalmadığından, hakkımız olan şey için savaşabileceğimizi kanıtlayalım hiç değilse, (...)
(sayfa 192)
//
Bir hükümet vardır herhalde, dedi ilk kör, Sanmıyorum, eğer varsa da, körleri yöneteceğini ileri süren körlerden oluşmuş bir hükümet olacaktır, yani hiçliği örgütlü kılmak isteyen bir hiçlik, Bu durumda, gelecek diye bir şey yok, dedi gözü siyah bantlı yaşlı adam, Bir gelecek olup olmadığını bilmiyorum, ama şu an için önemli olan içinde bulunduğumuz şimdiki zamanı nasıl yaşayabileceğimiz, Gelecek yoksa şimdiki zaman hiçbir işe yaramaz, sanki yokmuş gibi olur, İnsanlık gözleri olmadan yaşamayı başaracaktır, ama o zaman da insanlık olmaktan çıkacaktır, (...)
(sayfa 249)
//
Tanık yoktu, ayrıca olsaydı bile hiç kimse yaşananları anlatmasınlar diye onları bu mahkemeye tanık olarak çağırmayacağına göre, birinin bize olayların neden başka türlü değil de böyle geliştiğini nereden bildiğimizi sormasında anlaşılmayacak bir şey yok, verilecek cevap da şudur, bütün hikayeler evrenin yaratılış hikayesine benzer, o anda orada kimse yoktur, kimse tanık olmamıştır ama yine de olanları herkes bilir.
(sayfa 258)
//
Ölecek olmamız fikri bize pahalıya patlıyor, dedi doktorun karısı, ölenler için daima bir özür arıyoruz, sanki sıra bize geldiğinde bizi bağışlamalarını önceden ister gibiyiz, (...)
(sayfa 281)
//
Siz yazarsınız, az önce dediğiniz gibi kelimeleri çok iyi tanımanız gerekir, dolayısıyla sıfatların hiçbir işe yaramadığını bilirsiniz, bir insan bir başka insanı öldürdüğünde, örneğin, bunu olduğu gibi ifade etmeli, zaten eylemin dehşeti, kendi başına, öyle korkunçtur ki, böylesine korkunç olduğunu söylemekten bizi kurtarır, Gereğinden fazla kelime kullanıyoruz demek istiyorsunuz yani, Gereği kadar duyguya sahip olmadığımızı söylüyorum, Belki de yeteri kadar duyguya sahibiz ama onları ifade edecek kelimeleri kullanmıyoruz, Sonuçta da duygularımızı yitiriyoruz, (...)
(sayfa 284)
//
Bizim elimizden gelebilecek tek mucize yaşamaya devam etmektir, dedi karısı, hayatın kırılganlığını her gün korumaktır, sanki hayatın kendisi körmüş gibi, ne yöne gideceğini bilemeyen hayatmış gibi, belki de doğrudur bu, ne yöne gideceğini gerçekten bilmiyordur, bize aklımızı verdikten sonra kendini bizim ellerimize teslim etmiştir, oysa baksanıza onu ne hale getirdik biz, (...)
(sayfa 290)
//
Asıl zor olan, insanlarla birlikte yaşamak değil onları anlamak, dedi doktor.
(sayfa 294)
//
Bazı umutlar çılgınlıktan başka bir şey değildir, Şöyle söyleyeyim, o tür umutlarım olmasaydı yaşamaktan çoktan vazgeçerdim, (...)
(sayfa 298)
//
Erkekler hep aynı, bir kadının karnından çıkmış olmayı kadınlar hakkında he şeyi bilebilmek için yeterli sayıyorlar, (...)
(sayfa 298)
//
Daha da fazlasını söylemeliyim, yıllar geçtikçe insanın kendine yüklediği suçların sayısı öyle artıyor ki, hiç hayal edemezsin, (...)
(sayfa 298)
//
Sonradan pişman olacağın bir şey söyleme, kara listeyi hatırla, Bugün samimi davranıyorsam, yarın pişman olma ihtimalinin ne önemi var, (...)
(sayfa 299)
//
İnsanın belleğinin böyle aldatması çok tuhaf, Bu olayda bunu anlamak zor değil, fethetmek kaldıklarımızdan çok, kendini bize kendiliğinden sunanları sahipleniriz, (...)
(sayfa 302)
//
İnsanın neler yapacağı ya da yapamayacağı önceden bilinmez, beklemek gerekir, zamana zaman tanımak gerekir, zaman hükmeder, zaman, kumar masasında karşımızda oturan oyuncudur ve oyunun bütün kartları onun elindedir, bizler ancak hayatımızı verirsek bir şey elde edebiliriz, kendi hayatımızı, (...)
(sayfa 312)
//
Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler.
(sayfa 320)