Sen daha bu yazıyı umursuzca okumaya başladığın an bile, benliğindeki sen, özlediğin samimiyeti sana hatırlatacak, çaresiz örüntülerde dolaşmakta. Evet, ben löşesiz yazarı. Seninle beraber insan hatta dahası anlamsızlığını irdeleyip, yeni renkler katacağız bu tabloya.
Bölüm I: Bilinçsiz Duygular
İnsan, güzel her duyguya doyumsuzca ermekle çabalar hayatta. Farkında olmaksızın, mutlu olmayı isteyen, üzgünlüğü de ister. İnsan, hayallerindeki mutluluğa kabuslarındaki acıların titrekliğiyle tutunur. Lakin, unutmuştur ki, her şeyin zıddıyla kaim olur. Sevgi nefretle, dost düşmanla hatta yaşam ölümle... Cennet bahçesinin dışında, insan acizliğinin bedelini acılarının ödülüyle almakta. Unutma, zıddını tatmamış, sıfata özgü algılayamaz. Mutsuzluğun, mutluluğa yol açacağına sabırla inan. Bütün duygularını doygunlukla akıt. Bir başka yönden, her ne kadar üzülürsen, fazlasıyla mutluluğun boyutunu algılayışın değişir. Aradığımız sonsuz mutluluğun sırrı, sınırlı üzgünlükten geçiyor olmasın? Bize gerekenin sadece ama sadece güzel duygular olmayışının kırgınlığı, verilmiş en büyük ders olabilirdi ancak.