Sonsuzlukta dans ediyorum. Gözlerim buz mavi, saçlarımda bir ıslaklık var, uzaya bıraktığım bir tutam gözyaşı mı nedeni bilmiyorum. Sadece dans ediyorum.

Zaman bensiz kendi varlığı ile sarhoş. Ben ise zamandan öte bir şeye dönüştüm. Dans ediyorum. Ayaklarım ağrıyor, ruhumda bir ağırlık var. Batıyor muyum.

Burası karanlık. Işığın öldüğü yer. Sessiz ve soğuk, uçsuz bucaksız bir deniz gibi, karanlık, yıldızlar uzakta, nebulalar görkemli varlığını sürdürüyor ama burası soğuk. Ruhum üşüyor.

Eski varlığıma dair hatırları canımı acıtsa da oradalar. Bir işimin olduğu vakitler. Çocuğum köpeği ile oynuyor. Karım makarna yaparken ağzında bilmediğim bir ezgi var. O kadar uzak ki anılar, hatırlamak, anmak, yabancı geliyor.

Ama işte orada, hisler, kaçamıyor insan var olmaktan. Kaçtığım bu mu?

Onların arasına girmiş kayıp bir ruh muydum? Kendime dair her şey ailemin gölgesinde mi büyüttüm. Babamı diriltmek için mi çocuk yaptım. Olmadığı bir tanrı mı olmak istedim. Anemin başını okşamak için mi karımı kucakladım, sevgimi ve aşkımı kucağına bıraktım. Oysa eskiden nasıl da taşlardım tüm kutsallığı. Aşk bir aldatmaca derdim antik bir bilge gibi.

Şuan karanlıktayım. Onlar öldü. Karısı ile tartışan bir şoförün kamyonetin altında kaldığı bedenden ibaret değildi yaşamları. Ama öldüler. Herkes gibi. Onlar her şeydi... Her şeyimdi.

İşten eve gelip köpeğimle kaç saat boş duvarı izlediğimi hatırlamıyorum. Ne zaman yemek yediğimi ve omzumu sıkan birilerin varlığını.

Cenazeye gitmedim. Onların öldüğüne inanmak mı istemedim. Direttiğim neydi?

Geç saatlere kadar çalıştım. Karanlığa, zamana ve tanrıya söverek.

Sonunda zamanı büküp karanlığın içine girdiğimde tüm ışıkları, gölgeleri ve anlamları yemiştim.

Bir kara delik. Olduğum şey bir kara delikti. Varlığım ve gücüm, anılarım ve korkularım. Anlamını yitirdi.

Uzayda tek başına dans ederken, gezegenleri ve benden kaçmaya çalışan zamanı yutarken, duyduğum tek şey, bir şarkı: Cosmic Dancer. T. Rex’in naif sesiyle karanlıkta yuvarlanıyordum.

Ölümün ağıtı. Gözyaşlarımın olmaması ne kötüydü, kafamda yarattığım bacak ağrısı bile bir illüzyondu. Dünyayı yutmuştum. İçindeki barındırdığı yaşamlarla beraber. Orada, dans ederken tüm varlıkların acısıyla haykırmak istemiştim; içimden geçip giden aşklar, ihanetler ve ölümler, yalnızlık ve korkular. Hepsi, tüm zamanlarda yaşamıştım. Her bir yaşamın kokusu ruhuma işleyip tekrar tekrar anılarımda var olmuştu.

Şimdi tanrı oldum mu baba? Gerçi dans ettiğimi görür yine hayıflarsın sen. Kıllı burnundan üfleyip azarlarsın. Sen böyle biriydin baba. Çocuğuma olmak istemediğim bir babaydın.

Bak şimdi tanrı oldum baba. Dans ediyorum. Her bir hareketim yıldızları yutuyor, kozmik renkler bile kaçamıyor benden. Yaşamlar ve uzayın kendisi.

Çocukken elimden tutup beni markete götürürdün. Yanında titrerdim baba. Gelmek istemezdim. Diğer yandan çikolata alacağın hayaliyle paçandan da ayrılmazdım. Sen ise kızgındın hep. Kaşlarını çatar, oflayıp puflardın. Neydi hayatta seni bu kadar sinir edecek baba. Neden bende gölgenle nefretini yudumladım. Tek istediğim bir çikolataydı.

Şimdi dans ediyorum. Karımın anıları ruhumda. Bazen benden sıkıldığını buluyorum o ilmek ilmek dokuduğu anılarından. Burnum fazla büyükmüş, sivilcelerimi sevmezmiş. Hiç bilmiyordum. Cahilmişim, sinirine dokunduğu fark ediyorum bunu . Elimi tutarken başka erkeklerin iştahlı bakışlarından hoşlandığını gizleyemiyor benden. Kimse benden bir şey gizleyemiyor. Ama yatarken beni sevdiğini hissediyorum, karanlık hep ışığı bırakıyor, bana sarılıyor ve yanında olduğum için mutlu.

O şimdi yok. Tekrarlanan hisler ve zamanda dökülen anı kırıntılarını didikliyorum. Bulduğum ve tükettiğim sadece bir yaşam.

Küçük çocuğuma ve babamın duygularına karışmıyorum. Sanırım biraz korkuyorum. Anlayamadığım bir şeylerin parçası olmalarını dilemek, istediğim bu.

Dans ediyorum. İşte bir yıldız daha tüm görkemiyle karanlığımda yok oluyor. Şarkıyı derinden hissediyorum. Yalnızlığı ve soğuğu. Tanrı olsan bile yalnızlık hala acı veriyor. Bir parçam insan. Tanrının dövülmüş sureti. Ben oyum.

Burada ölümsüz ve sonsuz dansımla karanlığı örüyorum. Tüm bunlar, yarattığım ve yok ettiğim her şey. Düşünmek istemiyorum. Sadece dans etmek ruhumu serinletiyor.

Köpeğimin havladığını duymak istemiyorum. Karımın sıcak gülümsemesini, çocuğumun çimlerde koşarken uçurtmasına bakmasını. Artık istemiyorum.

Sadece dans edip sonsuzlukta şarkıyı hissetmek...

Tanrı

m burası soğuk...