Bir zamanlar çok güçlü, merhametli ve akıllı bir yaşlı kral vardı. Bu kralın erginlik çağına gelmiş üç oğlu bulunuyordu. Oğullarının biri çok güçlü, çok sert ve cesaretli, dediğini yaptıran biriydi. Cesareti ve gücü krallığa güç katıyor ama düşünmeden hareket ettiği için yanlış kararlar verdiği de oluyordu. Diğer taraftan bir oğlu da çok merhametli, cana yakın, çabuk öfkelenmeyen biriydi. Merhameti ve sevimliliği halkın krallığa olan sevgisini artırıyordu. Cesaretli ve sert davranması gerektiğinde geri planda kalması, zaman zaman sözünün dinlenmemesine yol açıyordu. Öteki taraftan bir diğer oğlu ise çok akıllı ve zekiydi. Nerede, nasıl karar vereceğini bilen, ne çok öfkeli ne de çok yumuşak başlıydı. Şimdiye kadar hatasına yenik düşmemiş, doğru kararlar vermişti. Akıllılığına ve zekasına halk hayran kalıyor, krallığa olan saygıları bin kat artıyordu. Oğullarıyla gurur duyan yaşlı kral, öldükten sonra krallığı kime bırakacağını düşünüyordu. Daha az hata yapan ve akıllı karar veren oğluna bırakmak daha mantıklıydı. Ne yazık ki halkının bir kısmı merhametli oğlunun, bir kısmı cesaretli oğlunun, bir kısmı ise akıllı oğlunun kral olmasını istiyordu. Hangi birini seçerse seçsin ülkede karışıklık çıkabilirdi. Yaşlı kral, oğullarının gönlünü kırmamak için bir oyun tertip etti. Oğullarına, halkın gözünün önünde bu üç aşamayı da kim geçerse kralın o olacağını söyledi. Oğullarının her birine bir at, bir kılıç, bir avuç yemek ve ip verdi. Üç oğlu birlikte yola çıktılar. Yolculuklarının birinci gününde köye saldıran devasa bir ejderha ile karşılaştılar. Cesur ve güçlü olan, hemen kılıcını çekti, ejdarhanın kafasını uçurdu. Köydeki insanlar sevinç çığlıkları attılar. Üç kardeş, yolculuklarına ara vermeden devam ettiler ve yolu kapatmış kocaman bir kayaya denk geldiler. Güçlü olan hemen atıldı ama kayayı yerinden bile oynatamadı. Akıllı olan atların boynuna ip bağladı ve iplerin ucunu kayanın çıkıntılı olan yerine tutturdu. Üç kardeş atlarla birlikte kayayı çekmeye çalıştılar ama sadece bir milim yerinden oynatabildiler. Bunun üzerine akıllı olan, kayanın bir tarafını kılıcıyla kazmaya başladı. Bunu gören kardeşleri ona yardım ettiler ve kayanın içine girebileceği bir çukur kazdılar. Atların boynuna tekrar ipi bağlayıp kayayı yeniden çekmeye çalıştılar. Kaya bir milim oynadıktan sonra çukurun içine düştü ve üzerini toprakla kapattılar. Yoldan geçen insanlar teşekkür ettiler ve minnettar oldular. Üç kardeş en sonunda başladıkları yere, kralın yanına geldiler. Kral her oğluna bir kase su verdi ve atlarını yanına çağırmalarını istedi. Bunun üzerine bütün atlar merhametli olanın yanına gidip onun kasesinden su içtiler. Kral oğluna nedenini sorunca da yolculuk boyunca yemeğini atlarla paylaştığını söyledi. Kral ejderhayı bir oğlunun yendiğini, kayayı yoldan bir oğlunun çektiğini ve yemeğini atlarla sadece bir oğlunun paylaştığını anladı. Bunun üzerine kral halkına dönerek "Sevgili halkım, benim artık ölüm vaktim geldi, geride size üç kral bırakıyorum. Ejderhayı öldüren kimse askerî komutanınız odur. Her türlü savaş durumunda sözünden çıkmayın. Yaşlı kral diğer oğullarına döndü. Askerî meselelerde tüm yetki ejderhayı öldürenindir ve kral odur dedi. Elindeki kaseden atlara kim su içirdiyse halkın meselelerinde kral odur ve tüm yetki onundur. Kayayı yoldan çeken kimse devlet yönetiminde ondan yetkilisi yoktur, kral odur." dedi. Yaşlı kral böylece krallığını üç oğlu arasında paylaştırdı. Bir süre sonra da kral öldü. Oğulları hemen görevlerinin başına geçtiler. Krallık askerî alanda yeni yerler fethediyor, gücüne güç katıyordu. Halkın refahı ve mutluluğu dilden dile dolaşıyor, krallığın devlet yönetimi sayesinde zenginlikten saraylar yapılıyor, anıtlar dikiliyordu.



Yazılış tarihi: 27 Ocak 2021