Derin bir sessizlik. İçinde kimselerin duymadığı fakat acı çığlıkların bir bir yerini ön saflardan aldığı uçurumdan bir sahne. Hiç fark edilmeyen, belki de hiç fark edilmek istenmeyen o kayıp şehir. Ne yazık ona. Var olduğu süre boyunca kendisinin bilinmemesini çaresizce bir alışkanlık edinmiş. Kulakları işitmiyormuşçasına duyulmamış, âmâ misali görülmemiş en kuytu köşelerinde olup bitenleri, en derin denizlerinde neleri alıp sakladığı. Ses tellerinin ona izin verdiği kadar, en yüksek notalara çıkana kadar bağırmak yetmemiş kendini duyurmak için. Zor da değilmiş oysaki onu bulmak. Bomboş zifiri bir karanlıktaki tek ışıkmış, renkten renge bürünüp dikkat çekmek istemiş ama yine de onca çabaya rağmen başaramamış. O yüzdendir ki umutlarının sular seller gibi ellerinden akıp gidişi, dalgalarla sürüklenirken bir dala tutunup hayatta kalma isteğinin o dalla beraber kırılıp gidişi... Kırılmasın umutla tutunduğu dallar, akmasın, gitmesin ondan izinsiz hiçbir şey diye vazgeçmiş tüm umutlarından. İlk önce kendi içinde olup biteni, cıvıl cıvıl kuş seslerini, huzur veren çocuk kahkahalarını duymamaya başlamış. Sonra yardım dileyen, küçük de olsa güzel bir şeyin hasretiyle yanıp tutuşan kendine sağır olmuş. İçinde hapsolup gittiği o karanlık artık onu kendinden bir parça haline dönüştürmüş. İzin vermiş, kendi isteğiyle mecbur kalmasını göz ardı ederek gitmiş o hiçliğe doğru. Gözünün önünden artık hiçbir anı geçmez olmuş. Hissiz bir boşluktan ibaretmiş gibi gelmeye başlamış her şey. Vazgeçtiği o umudun kendinden neler alıp gittiğini fark edemeyecek kadar durgun bir deniz misali bomboş kalmış ortada. Artık dikkat çekmek için renk değiştirmesine gerek de kalmamış ışığın. Çaresizlik duygusu bile bir kenara bırakmış kendi ruhunu da bir kenara bıraktığından habersiz. Ama öyledir ki kimseye kızmamış. Kızamamış... Artık ışık değil karanlığın bir parçası olarak o zifirilik onu yutsun kendisiyle birlikte yok olsun istemiş. Çaresizliği bile artık hissetmezken nasıl böyle şeyler düşünebildiği hesaba bile katmamış. Son olarak ise umutlarını, hayallerini, bekleyişlerini, kendine ait olan ne varsa vedasını tek bir bakışa sığdırıp o karanlığın ona ne getireceğinden habersiz eskiden korkunç gelen, şimdi ise bir parçası olduğu karanlığa doğru sakin adımlarla yürüyüp gitmiş.