İnsan olmak çaresiz hissettiriyor. Hepimiz evrende bir noktayız, bir gün silineceğiz. Belki de bize ev sahipliği yapan evren, bazılarımızın nankörce aniden yok oluşuna sinirleniyor, bu yüzden intikam alıyordu. Evrenin benim hayatımdaki intikam silüeti anılarımdı. Zihnimdeki rafları karıştırdım, tozlu anılarımı ve hiç toz yüzü görmemiş anılarımı tek tek toplayıp bugüne getirdim. Tam karşımda duruyor. Kavga etmenin, bağırıp çağırmanın manasız olduğunu sessizlikleri anlatıyor, hala onları kurcalıyor olmam gözlerinde hayal kırıklığı olarak parlıyor. Sanki içinde ruh barındırmayan sıradan bir boşluktum. Aşağı sarkan dudakları ve ifadesiz duruşları, olan bitenin hesabını bana kesişleri bunun deliliydi. Onları affedip kucaklaşsam yok olup gidecekler ama sevgisizlikten sivrilen öfkem her defasında karşı çıkıyor, onlara batıyordu. Yaralamak istiyor, istediğini alamayınca geri dönüp bana batıyordu. Onları çok sevdiğimden mi affedemiyorum, yoksa affedecek kadar çok sevmiyor muyum? Bu dünya bilinmezliğinin başında hareketsiz duruyorum. Ben hangi bilinmezliğin sonucuyum bilmiyorum, bildiğim tek şey sevginin her şeye yetmediği.