anılarla çizilmiş bir yerdeyim

çocukken, öfkeyi ilk duyumsadığım

çelimsiz bedenime damga gibi yapışan

o yerdeyim


kirli toprak arınamazdı dolunayda

üzerine yapışan kırıntılardan

ama rutubet kendine bir beden seçerdi

camdan sızan o ışığın altında


merdivenleri okşayan bir ceviz ağacımız vardı

kökü toprağı, dalları pencereyi gıcırdatan

tazecik kabuklarından renkler akarken dudaklarıma sürerdim o acı kokuyu


ellerim ne zaman o kapıya gitse

gerçi gitmese de

beni ilk o ağaç görürdü; senelerce, her vaktimde

ve haşin yapraklar gelir geçerdi benden


bu kadar her şey, inan

ellerimde lekeler, duvarlarda lekeler

hepsi zamanın merakla oluşumundan

silinmiyor ne aklımdan ne ruhumdan