Soğuk, gecenin bilmem kaçı


Elimde ne zaman söndüğü bilinmez sigara


Şarap kırmızılığını yitirmiş


Kelimeler asırlarca kafamda esir


Ne dile dökülür


Ne gönül söyler kendine


Yorgunum artık her satırda


Arınmış duygusuzum ben


Kabullenmek kolay gözükmüştü başta


Ama uğrunda her salise yıllar alırmış


Belki saçlarıma kırlar düşmedi


Bir de gel gör gözlerimi


Tonlarca kül yansıması


Neredeydim en başında


Heyecanlı toy gençtim


Biraz da çocuktum


Gülmeyi, ağlamayı bile severdim


Şimdiyse kaybolmuşum labirentte


Yolum, sonum neresi kim bilir



Kafamda sesler var


Her an içime ölümü eken


Susturamadım gücümle


Düştüm kalkamadım savaşmak için


Bazen yenildim kendimi kaybettim


Bazen de yendim hayatımı kaybettim


Kabullenmek belki de burada zordu


Tercih değil seçim değil


Sadece yapmak zorundaydım


Şimdi fark ettiniz mi kelimelerdeki uçurumu


Gördünüz mü hayatta kalanı


Sadece uçuk bir hayalin şovundasınız


Kalmadı ondan zerre


Bitmesi gerekiyor bazen


Ömrün daha yaş almadan


Sonlanması lazım ruhun zamanı



Yaşlı bir adam orak elinde


Biçmiş şekilsizce buğdayları


Ne iğrençti agresifliği


Ne de kötü söz çıkardı dudaklarından


Oysa uyarmıştı evdeki çocuk


Sakin, zekice bir açıklama yapmıştı


Utansın insanlar kendilerinden


Nedir bu adamın çektiği


Size neresi dokunur hasadın


Rahat bırakın onu


Belki adam kabaydı ve anlaşılamazdı da


Gözlerindeki külleri kim sayabilirdi


Size neydi ki onun suçlarından


Kötü karar onunsa onun


Ama içerideki çocuk ne güzel gülerdi


Nasıl severdi yaşlı adamı bilseniz


Anlaşırlardı birbirleriyle


Ta ki burnunuzu sokana kadar


Yaşlı adam elbet bir gün giderdi


Siz ki masumiyet mahremine çomak sokana kadar


Farklıydı elbet o siz kabul ettirene kadar


Aklı yerindeydi zihninden dışarı uçmasını isteyene kadar


Büyürdü yavaşça ne yazık ki evdekiler ondan daha hızlı yaşlanmasa