O gece apar topar odasına geri döndü. Yaşadığı duygu onu rahat bırakmıyor, uykusunda ve hatta yarı uyanıkken onun düşüncesi yağmalıyordu göğsünü. Böylesine bir hissi daha önce yaşamadığından süslü kelimelerle anlatamıyordu. Sigara yakıp duruyor, başına gelenin aşk olup olmadığından kederleniyor ve arkadaşlarına yakınıyordu. Onun en küçük bir hareketinde hafızası detayları büyütüyor, bir dedektif gibi ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. Soğuktu, yalnızdı. Kilometreler ötede birilerine bir şeyler anlatıyordu. Bir minik dokunuşun masumiyetini yıkmak istemiyordu. Güvende hissetmiş, henüz birkaç haftadır tanıdığı adamın göğsüne yaslanışı onu tedirgin ediyordu. Onun meselesi buydu, güven ve güvensizlik. Sorguluyordu, o sıcaklık ve güven gerçek miydi? Bir kere bile imkân var mıydı birine kollarını sonsuz açmaya? Utanıyordu çünkü onu istiyordu. Yanaklarına depolanan kan, sevgilisi tarafından kızarıklık olarak adlandırılıyordu. Belli etmemek, onun meselesi buydu. Yolda gelirken kafasında sonsuz senaryo çizmiş, düşüncelerinde ya ölen oluyordu ya yaşayan. Anın tadını çıkaramamış, hissettiği sıcaklık onu ürkütmeye yetmişti. Sonuçta kışın ortasındaydık, ısınacağını düşündüğü alevlerin onu kül edeceği düşüncesi herkesin aklına gelmezdi. Oysa o biliyordu. Bir ihtimal evine dönerdi ve sadece yolda üşüdüğü ile kalabilirdi. Döndüğünde sıcak kahvesini içip ne denli kaderini yönettiğini düşünürdü.
Öyle olmadı.
Bir alev vardı, odun attı, odun bitti, bahar geldi, yaz geldi. O üşümüyordu. Ama alev büyümüş ve kilometreler gitmiş, iki bedene dolanmıştı. Biri alevlerden kurtulmuş, diğerine uzanmamıştı. Uzanabilirdi, alevleri dindirebilirdi. Yapmadı, yapma-mış. Masallardaki gibi ‘’-mış’’
Kül olan bir beden sırtını dönmüştü sevgilisine. Oysa alev dinmemişti.
Kül de yanarmış.
Alevler yine kilometreler aşmış, bu sefer kül dahi kalmamış.
Hikâye orada bitmiş. Kül yanarak yok olmuş. Diri olan beden, devam etmiş. Suratında haksız zaferiyle yoluna ilerlemiş. Kül, yanmasaydı kendini doğuramaz-mış zaten.
Masallardaki gibi değil olasılık gibi ‘’-mış’’
Kül yanmasaydı şunu derdi:
— Ben kaybettim ve bu bilerek oldu. Kaybettiğim gerçeği, kazandığın gerçeğinden üstün. Benim kaybetmişliğim bile kazanan senden üstün. Kül de yanarmış, ansızın bir şubat soğuğunda.
Geride kalanlar, bir kül daha yakmasınlar.