Kendimi bildim bilelim benim gibi binlerce kum tanesiyle yaşadım. Akdeniz'in kokusunu doyasıya çektim içime, doyasıya seyrettim sonsuz denizi. Hepimiz birbirimize benzesek de aslında tamamen ayrıyızdır, her birimizin şekli de anıları da farklıdır. Kimisi küçük çocukların kumdan kalesi olmuştur, kimi de deniz tarafından alınıp farklı yerlere taşınmıştır. Hepimiz farklıyız ama ben hepsinden farklı bir mucize isteyecektim. Aşk dedikleri neydi bilmiyorum, sadece insanların aşk kavramına çok önem verdiğini gördüm. Sevdiğinin elini tutarken gözleri parlayan insanlar, sevdiklerinin sesini onlarca insan arasından ayırt edebilenler, nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim ve aşkı yaşayan ilk kum tanesi olacaktım. Soğuk bir Akdeniz sabahında, bir rüzgar esti nereden geldiği belirsiz, bir rüzgar esti sıcacık, diğer rüzgarların aksine. Beni sırtına aldı, büyülenmiştim sanki, soğuk sabahın sıcak nefesi gibiydi. Onunla uçtukça uçtum ardıma bakmadan, kumsalımı, denizimi düşünmeden uçtukça uçtum. Onunla her yere gidebilir, her şeyi yapabilirdim. Sonra beni bıraktı ben ne olduğunu anlamadan. Kumsal gibi bir yerdeydim yine, etrafım kum taneleriyle çevriliydi ama alışık olduğum yerden çok uzaktaydım. Sonra öğrendim buraya çöl diyorlarmış. Zamanla onun beni bıraktı çöle alıştım lakin artık kupkuruydum, ne denizim vardı ne de aşkım.