Bir kış günüydü, tan vaktiydi, okula gitmek için uyanmıştım ve çatıdaydım yine günün ilk ışıklarını bekliyordum. Sonra gözüm yaşlı komşularımızın penceresine ilişti, Kumru teyze pencereyi açmış camdaki yansımasını ayna niyetine kullanarak beyaz ve gri olan saçlarını iki yandan örüyordu zaten ince, kısa saçları vardı, aşağı caddeye indim göz göze geldik, baktı bana gülümsedi baktım ona gülümsedim...Akşam evde otururken abim içeri geldi ve hastaneye götüreceğini durumunun ağırlaştığını söyledi içim burkuldu, hemen gittik evlerine ben gittiğimde çoktan götürmüşlerdi hastaneye haber bekliyorduk, torunları hep ağlıyor. Ben içeri girdim, Kumru teyzenin eşi Abdullah amca zaten hasta yürüyemiyor, ayakları hep kan toplamış, hep kesik kesik, öyle tek başına odada oturmuş ağlıyor, 80 bilmem kaç yaşında ki adam çocuk gibi kafasını eğmiş hüngür hüngür ağlıyor, bir yandan da söylüyor bana' Öldü o, buradayken öldü, gördüm teni soldu, gördüm kalbi durdu, gördüm nefesi kesildi, o benden gitti, ben yalnız kaldım, onun ruhunun gittiğini hissettim, gördüm o benden önce gitti' dedi. Konuşmaya devam ediyordu. Ağlıyordu da. Ben şimdi nasıl yaşayacağım, geceleri kiminle konuşacağım, ben hastayım, o her gece kalkar bana süt ısıtırdı, sabahları beraber uyanır da namaz kılardık, şimdi kimsesiz kaldım ben, bana süt ısıtacak biri yok artık, sabah namaza uyandıracak biri yok, ben şimdi nasıl yaşayacağım İçim gitti. Yeminle sanki karşımda yaşlı bir amca değilde annesini kaybeden bir çocuk vardı. O gece Abdullah amca çok ağladı, o gece ben yaşlı bir çiftin aşklarının ayrılık vaktine şahit oldum. O gece Abdullah amca dedi ya ondan sonra nasıl yaşayacağım diye, olmadı Abdullah amca o geceden sonra bir daha dönemedi o eve 2,5 ay hastanede yattı sonra da ölüm haberini aldık zaten. Yaşayamam dedi, yaşayamadı Abdullah amca gercek bir kumru çifti gibi Kumru' su ölünce ardından gitti...