Uzak diyarlarda çok güçlü bir kurbağa yaşardı. Heybetli ve korkutucu görünümüyle herkesi alt edebileceğini sanıyordu. Kendine olan güveni sayesinde yiyecek bulmakta sıkıntı çekmezdi. Ne bulsa yerdi. Çok acıkmış olduğu günlerin birinde küçük parlak bir canlıyla karşılaştı. Daha önce görmediği bir türdü. Biraz daha yaklaşınca kertenkeleye benzediğini fark etti. Ama pek yavaş hareket ediyordu. Hiç acelesi yoktu. Öyleyse çok kolay bir av olacak diye geçirdi aklından. Zira öylesine hızlı canlılar yakalardı ki bu yavaşlıktaki birini kaçırma ihtimali yoktu. Tam harekete geçecekken kafasını kaldıran semender meydan okudu ona. Şaşırdı kurbağa ve bastı kahkahayı. Öyle ya hepsi ilkin böyle karşı gelirdi. Sonrasında ise kurbağanın midesinde olurlardı. Böylesine zayıf bir canlının kendisine hiçbir zarar veremeyeceğini düşünüyordu. Hem onu alt edemezse itibarı da zedelenirdi. Ormandaki saygısını yitirmek, kabul edilemezdi onun için. Ne olursa olsun gücünü göstermeli ve zafer elde etmeliydi. Aç olmadığı zamanlarda bile avlanan kurbağa için bu oldukça önemliydi. Zira kendini güçlü hissetmek için her şeyi yapardı. Hayatının gayesi buydu belki de. Bunları hatırladı ve saldırıya geçmesi gerektiğini düşündü. Ve müthiş bir çeviklikle tek hamlede yuttu semenderi. İşte avcı dediğin böyle olur dercesine bakındı çevresine. Zaferin vermiş olduğu keyifle dolup taşıyordu. Başarılı geçen bu av sonrasında dinlenmek üzere uygun bir yer buldu kendine. Her avında daha da güçlendiğini hissediyordu. O ufaklığın bu kadar kolay ölmesine de pek gülmüştü doğrusu. Hele o karşı çıkan cılız hamlesini düşündükçe iyice keyifleniyordu. Çılgınca kahkahalarıyla etrafı inletirken aniden içinde bir şeyler hissetti. Nefes alırken zorlandığını fark etti. Hareket etmek istedi ama bacakları kımıldamıyordu. Ciğerleri patlayacak gibi olmuştu. Vücudu ısınmıştı. Boğuluyordu sanki. Fena hâlde paniklemişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Fakat gittikçe daha çok acı çekiyordu. Vücudunun içinde sürekli harlanan bir ateş vardı sanki. Kalbi iyice yavaşlamıştı. Gözleri kapanıyordu. Biraz sonra ise cansız hâldeydi. Çekinmeden yuttuğu semenderin zehri kurbağanın sonunu getirmişti. Küçümseyerek alaya aldığı ufaklık, vücudunu zehirle doldurmuş ve çabucak öldürmüştü onu. Esasında kendi ölümüne sebep olmuştu kurbağa. Hareketsiz ağzından usulca dışarı çıkan semender ise kurbağaya üzülmüştü. Fakat yapacak bir şey olmadığından sessizce yoluna devam etti.