Barış ve adalet sadece insanlar için geçerli iki kavram olmamalı. Birlikte bir bütün olarak var olduğumuz küresel dünyayı diğer tüm canlılar ile ele almalıyız ve o şekilde değerlendirmeliyiz.


Biz insanlar uzaydan nokta kadar görülen dünyamızın üzerinde küçük bir ağırlıkta bulunuyoruz. Oysa dünyaya hükmederek ağırlığımızı çokça koymuşuz zaten. Yıllardır kendimizi devletlerin bitmek bilmeyen hegemonyasının içinde buluyoruz. Birbirimizin üstünlüğü yetmiyor, doğaya ve diğer tüm canlılara da üstünlüğümüzü gösteriyoruz.


Hiyerarşi kavramı neredeyse Antik Yunan döneminden beri hayatımızın içinde ve ben bu kavramın en üstüne bizi koymayı doğru bulmuyorum. Çünkü insanların ağırlığı dünyanın biyokütlesinin bile yalnızca yüzde çok az bir kısmını oluşturuyorken sanırım önce bir çevreye bakınmamız gerekiyor. Yalnız değiliz ve yalnızca bir birey olmayı kabul etmeliyiz. Çağımızın insanları gittikçenarsist kişilikli bireylere dönüşüyor. Nerede ve nasıl bir biçimde olduğumuzu yargılamadan, kendimizi sorgulamadan yaşıyoruz. Şu an altıncı toplu soy tükenmesi yaşanıyor ve büyük kayıplar veriyoruz. Küresel dünyamızda bizim dışımızdaki başka canlılarında varlığını unutmadan yolumuza devam etmeliyiz. Hayvanları, kendine özgü yeti ve yetenekleriyle değerlendirmeliyiz. Bitkileri, toprağa bağlı sadece oksijen üreten canlılar olarak görmenin ötesine geçmeli ve onlarında yaşamaya hakkı olduğunu her seferinde hatırlamalıyız. Ormanların gözümüzün önünde yok olmasına izin vermemeliyiz. Hayatımızın her alanında dikkatli, ölçülü ve özenli davranmaya dikkat etmeliyiz.


Günümüzde hala etnik sorunlar tartışılıyor. Anlamak ve empati kurmak oldukça önemlidir. Üzerimizden benciliğimizi tutup çekmeli, bir kenara atmalı ve tüm benliğimizle hayatımızı sürdürmeliyiz. Dünya ailesi olmayı istemeliyiz ve tek bir insanlık olduğunu kabullenmeliyiz. Tek bir dünya ailesi olabilmek o kadarda zor değil. İçinde yaşadığımız aynı çevreye karşı her daim hoş görümüzü eksiltmemeliyiz; kimseyi statüsüne göre değerlendirip kayırmamalıyız, hayatımızın her alanında saygı ve incelikli davranışlar sergilemeliyiz, dürüst olmalı, başkalarına zarar vermekten kaçınmalı, insanca iyi ve ferah yaşamalıyız. Uygar bir toplum daima birbiriyle uyum içinde olmalıdır. Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından hoş görüyle karşılanıp kullanılmasına izin verilmelidir. Fikirlerin açıkça paylaşıldığı kültür, sanat, bilim, fen, edebiyat gibi çeşitli alanlarda herkesin ulaşabileceği kaliteli bir eğitim desteklenmeli, eşit haklara sahip olduğumuz bir gelecek yaratmalıyız Dünyanın hiçbir yerinde kasten ölüm gerçekleşmemeli, çocuk istismarına karşı büyük önlemler alınmalıdır. Çocuklarımızı büyük bir titizlikle yetiştirmeli, neslin geleceğini tehlikeye atacak şeylerden korumalıyız.


Teknolojinin hayal kurmaktan bile hızlı olduğu bu dönemde her şeyi oldukça hızlı tüketen bir topluma dönüştük. Amacına uygun ve bilincinde üretimin yapılması, israftan kaçınılması gerekmektedir. Toplumun varlığı ve gelişmesi için gerekli olan nesnelerden herkesin aynı şekilde faydalanabilmesi sağlanmalıdır. Gerçekten ihtiyaç duyulan kadarını kullanmalı, fazlasından kaçınmalıyız. Kendi içimizde yardımsever ve adaletsever bireylere dönüşmeliyiz. Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi ‘‘Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır. Adaletin kendisi insanların kalplerinde mevcuttur, aksi durumda adalet yoktur.’’ Kalbimizin pencerelerini açık tutmalı ve içerisini sevgi ile doldurmalıyız. Vicdanımızın sesine kulak vermeli kimsenin hakkına girmemeliyiz. Bu dünyada yaşamın en iyi şekilde gerçekleşmesi için tutkularımıza hakim olup bencilce davranmak yerine her zaman kendimizin dışındakilerini de düşünerek hareket etmeliyiz. Asıl yaşam asil bir yaşamdır. Her birey sürekli olarak var olan görevleri yerine getirme sorumluluğunun farkında ve bilincinde olmalıdır. Daha çok gezmeliyiz ve görmeliyiz dünyanın her yerini ‘‘tanımalıyız’’. Farklı kültürlere açık olmalı onlardan bolca beslenmeliyiz. Sahip olduğumuz şeylerin değerini bilmeli ve ilişkilerimizde iletişimin öneminin farkında varmalıyız.


Öyle ki özgürlük hep bir ipin ucunda tutunmayı bekledi. Savaşlar, savaşlar kadar yıkıcı hastalıklar ve insanların yaptığı duvarlar yüzünden özgürlük hiç tutunamadı… Sağlımız için dünyamızın kıymetini bilmemiz gerekiyor. Küresel barışın ve adaletin sağlanabilmesi için anlayışımızı hiç eksik etmemeliyiz. Medeniyetimizi ve yaşam kalitemizi daha üst seviyeye çıkarmak için uğraş vermeliyiz. Bir şey kaybetmeyiz ama uğraşmazsak çok şey kaybedeceğiz. En çok da insanlığımızı kaybedeceğiz.