Aşk, insanın en derin duygularından biridir. Tutkulu bir fırtına gibi ansızın kapılabilir ya da yavaş yavaş filizlenen bir çiçek gibi büyüyebilir. Kimi zaman gökkuşağının tüm renklerini barındıran bir tablo, kimi zaman ise melankolik

bir şarkının notaları gibidir.

Peki, aşkın evrensel dilini çözmek mümkün mü? Evrensel ölçekte aşk nedir? Her toplumda her ülkede aşk denildiği zaman bireylerin kafasında aynı şeyler mi canlanır. Veyahutta aşkın evrensel dilini çözmek mümkün değil de acaba herkesin aşk anlayışı parmak izi misali özel midir? Son yirmi - otuz yıldır kapitalist sistemin dayattığı üzere hemen hemen herşey evrenselleşti. Apple bile telefonlarının şarj soketlerini evrenselleşme baskısı ile takoz androidlerle aynı tipte üretmeye başladı. Hemen hemen herkes aynı kıyafeti giyiyor, aynı makyajı yapıyor, aynı estetiği yaptırıyor, aynı traşı berberden istiyor, aynı olayları konuşuyor, aynı tepkileri veriyor ve aynı şekilde ölüp gömülüyor. Peki ya aşk? Evrensel mi, değil mi? Mesela ben aşk dediğimde kafamın içinde ihanet, aldatmak, güvensizlik ve zaman kaybı temalı filmler çekiliyor. Şimdi kalkıp elin Manhattan'lı Jonny'sine "love" dediğin zaman bunları mı düşünecek o da? Ah hayır bu çok saçma. Jonny'ye bunu söylesen sana vereceği tepki bile belli ve evrensel halbuki.

"Come on, man... You sound like my grandma and you look like the cookies she made, man."

Tabii ki de evrensel değildir. Hiç kimsenin aşkı başkasının aşkıyla bir olur mu allah aşkına? Hem başkasının aşk dediği benim aşk dediğim ile bir olmuş olsaydı karşılıklı aşık olduğumuz fallik beni neden aldatsındı? Aldatırken de mi aşıktı? İçimizde tuttuğumuz o anılardır bizde söz sahibi olan aşk. Kimine dopamin orgazmı yaşatır ve öyle yorumlar kimine de melankoli altın vuruşu yapar ve tabiki de öyle yorumlar. Sanırım kapitalizm duygularımızı ele geçiremeyecek.

Aşk, her bireyde benzersiz bir iz birakır. Evrensel bir dilde ifade edilmeye çalışılsa da, kültürel, sosyal ve bireysel deneyimlerimiz aşkın anlamını kişiselleştirir. Kapitalizmin her şeyi standardize etme çabası karşısında, aşk gibi soyut ve derin bir duygu, bireyin iç dünyasının aynası olmaya devam eder. Sonuç olarak, aşkın evrensel bir tarifi olmamakla birlikte, insanlığın ortak deneyimi olarak bir araya geldiği, evrensel bir dilin de ötesinde bir bağ kurduğu söylenebilir.