Ömer Zülfü Livaneli’nin şarkılarını severek dinlemiştim ama kitaplarını okumaya daha fırsat bulamamıştım. İlk Serenad’ı okudum, buna değerli yeğenim vesile olmuştu. Kitabı bitirdikten sonra Livaneli’nin hümanist kimliği çok hoşuma gitmişti ve oturup araştırmalarda bulunmuştum.. Kitaplarını okumaya devam ettim, röportajlarına baktım. Bir röportajda, Serenad kitabında geçen herkesin bildiği ve bir cümle bu kadar mı doğru olur dediği İbni Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” sözüne bir de tarihi eklemişti. Kitabın sonundaki “Hiçbir hükümet masum değildir.” sözü de tüm baş konumdakilere bir başkaldırıştı adeta.

Aslında bize; insanlara aşılanmış "milli" etkenin zararlı taraflarını gösteriyordu. Körü körüne bir dine bağlı olup, dinin ardına sığınıp yapılan tüm kötülükler gibi milletin sevgi maskesini takıp yapılan zulüm karşısında kıl payı kalan bir farkı bize anlatıyordu. 


“Hikayeler nerede başlar, gerçek nerede biter?”

Ömer Zülfü Livaneli'nin Serenad, Huzursuzluk kitaplarından sonra okuduğum üçüncü kitabında değinmişti bu cümleye (Kardeşimin Hikayesi). Başka bir deyişle nereye kadar kurgu, nereye kadar gerçek...

Evet bunu bilmek zor, insanlar çok çabuk yalan söyleyebiliyor. Hele ki bir yazar gibi dili iyi dönüyorsa.

Kitaptaki başkahraman insanları iyi tanıdığını ileri sürüyordu, başka bir deyişle insanın duygularına göre içindekini okuyabiliyordu lakin kendi duygularının yok oluşuna inanıyordu. Sahi böyle biri olduğunuzu düşünsenize, çok garip değil mi? Hiçbir duygunuz yok; öfke, heyecan, aşk vs. İnsanların bir çay içme arasındaki vakitte röntgenini çekme gibi bir yeteneğe sahipsiniz. Ola ki bu ön yargıdır diye düşünenler olur kanımca. Ön yargı böyle bir şey değil bilakis yakından uzaktan alakası yok, tabii ki de kimse dışarıdan bakıldığı kadar değildir lakin bir olay karşısında az düşünsek, o olay örgüsünü farklı bakış açılarıyla süzsek, süzgeçten geçirsek, o olay örgüsünden iyi bir dikiş tuttursak her şey apaçık ortaya dökülür. 

Bence bunun en önemli etkeni bakış açışıdır. 

Yıllar önce Şener Şen’in başrolde bulunduğu “Av Mevsimi” filminde bakış açısı konusu geçmişti ama bu başka bir denememin konusu. 

Livaneli çok güzel bir noktaya değinmişti bu cümleyle. Aslında az düşünsek bizim başkalarına karşı kurduğumuz kurgular illaki vardır; kimisi mecburdum der avutur kendini, kimisi ilgi çekmek için ve ne yazık ki kimisi popüler olma çabası içinde sürdürür bu eylemini. 

Peki senin gerçeğin neydi bu kurguda? Bunu en iyi sen, kendin bilirsin. 

Ki herkesi kandırabilirsin, kendini asla...


Bir de ben bu konu hakkında bir metaforu daha öne süreyim: 

Madeline Miller’in Ben Kikre (mitolojik kahramanlarla bambaşka bir dil kullanıp bambaşka bir bakış açısı ile bize fantastik bir roman sunuyor) romanından “Dil söylemez yüreğin harbini.” cümlesi ile Livaneli’nin "Hikayeler nerede başlar, gerçek nerede biter?" cümlesini bir ortak paydada birleştirmek istedim. 

Çünkü bunlar hem aynı hem de bambaşka iki cümle, hangi açıdan baktığımıza bağlı...