Küçük bir ayısı vardı çocuğun, severdi, oynardı onla. Babası odaya girdiğinde artık yoktu ayısı. Sobanın çatırdayan alevinde çığlık seslerini duydu çocuk. Annesi geldi yanına. Ödevini yapmazsan sonuçları ağır olur demiştim dedi. Çocuk ağladı. Ödevini yapmaya başladı.


Çocuk eve geldi. Biraz büyüdü, odasında sakladığı çıplak kız fotoğraflarına bakıp hayallere daldı. Salondan sesler geldi. Çığlık sesleri. Hayır, ayısı değildi. Babası bağırıyor annesi yakarıyordu. Kulaklarını kapatıp ninni fısıldadı. Akşam yemeği sesiz geçti. Annesin gözleri mor, babasının ağzında sigara, elinde çay. Sofrada ölüm sessizliği vardı.


Çocuk büyüdü. Okul bitti işe girdi. Aldığı harçlık babasının içkisine gitti. Annesi sessiz bir eşyaya dönüştü. Ev pislendi, yemekler tuzzuzlaştı. TV'den gelen sesler dışında mezar sessizliği sindi. Çocuk büyüdü sevgilisi oldu. Başka bir erkeğin dudaklara yapışırken gördü, sırtını dönüp tanımadığı sokaklara daldı. Kuşları izledi, güneşi yutan bulutlara baktı. Ağaçları sevdi sessizliğe ve yalnızlığa alıştı.


Çocuk büyüdü, askerliğini yaptı eve döndü. Babası çok geçmeden öldü, annesi baba evine döndü. Cenaze de sessizdi. Ağladı birileri, diğerleri iyi adam dedi. Toprak attılar üstüne etli pilav yiyip şakalaşarak uzaklaştılar.


Annesini geride bıraktı çocuk. Baba evinde mutlu, biraz sesini kazandı kadıncağız, konuşur oldu. Çocuk sırtladı çantasını, geride kalan çocukluğu gölge gibi peşinden sürükledi.


Bir işe atıldı, para biriktirdi, ev tuttu ve bir kadınla tanıştı. Gözleri mavi, kısa boylu ve zeki. Mektepli kadın, az gülen öz konuşan. İnsanları sevmezmiş, boğarmış kendisini, içkiyi de pek severmiş. Kitaplarda kendisini bulurmuş, filmleri sevmez, dizilere aşıkmış.


Tanışıklıkları uzadı, akşam yemekleri, parkta uzun yürüyüşler, kahve kaçamakları ve boş odada terli sevişmeler. Zaman içinde aşkları kutsandı. Bir zaman çocuk olan adam mutlu olmanın hissiyle sarhoş oldu. Düğün yapıldı, tanıdıklar çullandı, eller sıkışıp mutluluklar dilendi.


Varlık, zaman içinde eriyip hayallerle bezendi, mutluluklar vat etti ve hayal kırıklığıyla intihar etti. Adam mutsuzdu. Tekrar ayısını kaybediyor hissiyle sarsıldı. Karısıyla anlaşamaz olmuş. İnsanları sevmem diyen kadının bir sürü arkadaşı olmuştu, içmeye, güzel kıyafetler giyip geceleri dans etmeye gitti. Adama sende gel dedi, eğleniriz. Adam gitmedi. Sıkıcı ve suratsız varlığıyla arkadaşlarına gölge yapsın istemedi. Kadında da bunu umut etti. Yanağa konan kuru bir öpücük ve yalnız bir gece geçirdi.


Tartışmalar alevlendi. Kadın eskisi gibi mutlu etmediğini haykırdı adama, tabak kırdı, kıyafetlerini parçaladı, sinirden titreyen eliyle bir sigara yakıp içti. Yaşadığımı hissettirmiyorsun dedi. Adam izledi. İşte o cümle dedi kendi kendine. Kaypak ve zalimce işlenmiş bir ağ gibi üstüne bocalanmıştı cümle. Ne derse desin zararlı kendisi çıkacak, adam bunun farkına vardı; eğer zorlayıp diretirse baskılandığını, önemsiz ve değersiz hissettireceğini fısıldayacak, karşı çıkmayıp alttan alırsa korkak olarak itham edilecek. Sen korkaksın dedi kadın ve adamı terk etti.


Adam gece boyu kahve ve sigara içti. Gözlerinde yaş aradı ama yoktu. Ağlamayı da beceremiyordu. Kalktı koltuğundan bir ip arandı. Buldu yeşil bir çamaşır ipi ve kendini astı tavana. Şans o ya ip koptu adam yere kapaklandı. Tekrar sigara içip yatağına uzandı.


Ertesi gün ve sonraları sessizliğe kapandı. İnsanlarla konuşmaktan kaçındı, sonra onları işitmemeye, cevap vermemeye başladı. Kaşlarını çattılar, kim oluyor bu hergele, hıımm dedi adam verilen sorulara, istenen cevaplara. İşini yaptı sessizce. Kimse konuşmadı adamla, bakkalcı sinirlendi, sonra alıştı. Herkes her şeye alıştı. Adam hıımm dedi her şeye. Akşam olduğunda sıcak bir kahve ve sigara yaktı. TV’yi camdan aşağıya fırlattı. Babasının homurtularını işitti rüyasında.


Hıımm, dedi.