Yıkılıp dökülen bir şehrin görüntüsü canlanıyor gözlerimde. Binalar, otoyollar, köprüler tümüyle yerle bir oluyor. Hemen ardından yenileri bitiveriyor yerlerinde, yıkılanlar umursanmıyor iblislerin gözlerinde... Onlar gülümsüyor, seviniyor şehirler yerle bir oldukça.


Yeni bir şehir kuruyorlar, yeni ve kendi çıkarları uğruna kullanacakları yeni kurallar koyuyorlar. Şehrin sakinlerine, "Bunlar sizlerin iyiliğiniz ve özgürlüğünüz için!" denilen kurallar... Fakat o şehrin sakinlerinin gözleri çoğunlukla kör ve düşünmekten, sorgulamaktan acizler.


Kendilerine zulmeden bir toplum görüyorum, kendi acı sonlarını hazırlayan aciz bir toplum. Kurucular ve onların "özgür" köleleri...

Gözden kaçırdıkları bir şey var şehrin kurucularının: kurdukları şehrin ve yeryüzünün gelip geçiciliği. Dünyanın kaynakları tükeniyor, dostluklar bitiyor, aileler dağılıyor, sevgi denilen şey anlamsız kalıplara sığdırılmış; kin, nefret, ahlaksızlıklar, canilikler meşrulaşmış durumda! Kurucular kendi topuklarına sıkıyorlar. Kurdukları şehirler bir gün başlarına yıkılacak ve o gün geldiğinde iş işten geçmiş olacak...