Beni görmek için gelmiştin yanıma. Kapıda beni bekleyen o kuş sendin sanki.Açılıp açılmayacağından emin olmadığın bir kapı.Tıpkı hayattaki diğer tüm kapılar gibi.Sahi seninle konuşmak istediğimi nereden bildin? Gerçeği bu bağı birlikte kurmuştuk.Hissetmiştik birbirimizi.Bana biraz gözyaşı eşliğinde vazgeçmek zorunda kaldıklarımı anlatmaktan başka bir şey düşmemişti.Anlattım: sensizlikle birlikte bana gelenleri,gidenleri.Değişen ne çok şey vardı.Hiç sıkılmadan dinledin beni,sabırla bekledin.Fazlasıyla yabancı mı geliyordum sana? Yoksa değişen düşüncelerim bağımızı mı kuvvetlendiriyordu? Bilmiyorum.Bir ara sıkılmış olacaksın ki az öteye gidip kanat çırptın.Tam o an aklıma geldi: Benden uzaklaştığını hissedip korktuğum zamanlar,benden gittiğini hissedip sana doğru kanat çırpışlarım. Sonra geri geldin,iyi ki geldin.Artık tamamiyle eminim onun sen olduğundan.Seninle kurduğum kim bilir kaçıncı farklı iletişim yoluydu bu.Bedenin önemsizliğini getirdi aklıma tüm bunlar.Tabii bunu ilk anlayışım değildi,belli ki son da olmayacaktı.Sözlerim bitince sanki hissetmişcesine uçup gittin. Bense bana bıraktığın huzurla kahvemi yudumlamaya devam ettim.