Yeryüzü günlerinden bir kuşluk vakti

Bir şeyler söylüyorsunuz hararetle

Ben yalnızca ritimler işitiyorum

Siz konuştukça

Şakaklarıma bir sıkıntı gelip gidiyor

Sonunda gürültünüz bittiği vakit

Sofralarınıza davet ediyorsunuz beni

Büyük taştan evlerinize...

Entelektüel yakalı kahyalarınızın elinden

Kızılcık şerbetleri ve ateşten yoğrulmuş minik taşlar servis ediyorsunuz

Mideme oturuyor

Yanıyorum, cayır cayır yanıyorum

Yeryüzü çiğ et sevmez diyorsunuz

Gülüşüp kadehler kaldırıyor

Bugün benim şerefime içiyorsunuz

Bugün sofranızda beni pişiriyorsunuz!

Pişiyorum bir kuşluk vakti ve siz durmuyorsunuz

Uzun uzun inceliyor

Sorular soruyor istişare ediyorsunuz

Öyle ki, tahmin ediyorum

Tadıma bakıyorsunuz!

Bıldırcın yumurtaları ve içinde olgun bıldırcın yavruları ile geliyor kahyalarınız

nar çiceğinden bozma acı bir sosa banıyorsunuz yavruları

Ses yok... Kül yok...

Yavrular ve ben temiz bir cinayet gibi pişiyoruz sofranızda