bugün ilk kez kalktım ayağa

ellerimi açtım ve seslendim babama

baba, beni kurtar bu belirsizliğin içinden!

ya bu dengesizliğe ya da bana bir son ver!


babam kutsal ruhu çarmıha gerdi benim için

ve aşkın kutsal şarabıyla yıkadı beni

tenimi yaktı, boğazım acıyla hırıldadı

sarhoş olmayı cebrail'in elinden öğrendim

aşkı ölüm meleğinin pençesinden

kendi cesedimi gördüm birinin gözlerinde

ikinci kez yalvardım babama, baba beni kurtar bu ellerden!

ıstırapla kıvrandıran beni sürümün en gerisinde sürüklenirken

yalnız kurttum o güne dek, kendimin lideri olmuştum

kendi çizdiğim haritada mesafeleri ben uydurmuştum

krallığımda bir ben vardım bir de naaşım

ölü bedenime sarılıp ağlayan bir adam gördüm

başımı çevirdim, yüreğim baktı durdu o noktaya

eksik olan ne varsa tamamladı, tam olan ne varsa parçaladı içimde

adına kader dediler, babam elime bir kehanet tutuşturdu

ruhunun antlaşması bu

bir çeşit hazine avı, erkeğinin peşinden git dedi bana

kaf dağı'nda terk edemeyeceğim bir aile vardı oysa

ben vardım, benden bin tane vardı

bini de dedi ki sen mevla'nın kızısın, hadi git kendi kaderini kovala!


kader varsa buna kader demezdim

kendi yazıp bozduğumun bedelini böyle ödemezdim

özürler dilemez, başımı ufuktan aşağı eğmezdim

bir şeylerin parçaları birleşti içimde

aşkımla bütün mesafemiz yüreğimle zihnim kadardı

zihinsiz kalmaya direndim onu görünce

olduğum kadını bırakıp çocukların şenliğine büründüm

dilimde de çocuk bayramı şarkısı

hem sevilen hem övülen, üstüne armağan edilen oldum


babam bana sen bir hediyesin dedi ona

ateş gibi kadınsın, su gibi duru

hem yakar hem söndürürsün

dünyaları yıkarsın sonra tek bir sözün

yeter yıkılan duvarların inşasına

baba, dedim, gözlerine baktım

acınır gibiydi halim, merhamet diledim

baba, ben öyle bir kadın olmak istemiyorum

çünkü onun gözlerine bakınca deli gibi bağıran nidasını görüyorum

masumiyetin altında yatan bir tehdit

sen ne tehlikeli kadınsın diyor bana

kaçıyor çünkü biliyor ki elimde değil

öfkem, asiliğim ve asaletim

durdurulamaz, bir yere konulamaz bir enkaz var ardımda ve içimde

gönlüm neyi istiyor onu bile bilmiyorum

cebrail'in bana müjdelediği o kavuşmayla yanıp tutuşuyorum sadece


babam bana ne yalan ne doğru öğretti

bundan böyle tek aşkım sensin dediğimde yüzünü çevirdi

edebi bir sevgi ve ebedi bir sadakat üfledi ruhuma

sonra adımla seslendi bir defa

mediha, senin yüreğin aşkı hissedemez

sevilip sevilmediğini de bilemez

çağlayan ruhuma karşılık yüreksizlikle lanetlendim

oysa hep en önde giden bendim

mevla yıktı beni yere ve ona ilk kez baba diyemedim

savaş meydanında bir akıl, bir yürek bıraktım

bin halimden bin biri öldü de yine ben vardım

terk edilmedi savaş meydanı

çünkü antlaşmamda bu da vardı

ilahi aşkın peşinde ve ilahi savaşın liderliğinde

fahişelerin bedeni yere döküldü

yaprak gibi savruldu şeytanlar

yüreğim yerde can çekişiyordu

gözyaşlarım cebrail'in dizine düştü

ne ben hareket edebildim ne o kalktı kurtardı yüreğimi

beni bir başıma bıraktı mevla'mın müjdelediği

sordum ona, ey yüce rabb, ilahi aşk böyle bir şey mi?

bilirim ki savaşlar silahlar çıkmadan kaybedilemez

teslim bayrağı benim topraklarımda öylece çekilemez

güçsüz kaldım ve kan kustum

babamın azarını dinledim ve hayal kırıklığı yuttum

şüphesiz bir ruhum kalmıştı yanımda duran

onun da tek arzusu öteki yarısına gitmekti

ilahi dostluk, ilahi arzu, ilahi tutku

ilahi sevgi, sadakat ve sonsuz bir cinayet döngüsü

birbirine ait olan ruhlar parçalamadan dönmezmiş bu yolu

beni öldüreceksin dedim ona, sesim yetişti mi bilmiyorum

belki bir yanılsamaydı hissettiğim ki en çok korktuğum buydu

peyderpey can verirken üç hafta geçirdim

çok güldüm, çok içtim, çok eğlendim

şen kahkahalarım akın akın kapladı nehri

bir nehir vardı bizi ayıran 

cennette akan o ırmaktı 

halbuki babam sevdalıları cennetinde kavuşturacaktı

eros'un oklarına dönülmez sözü vardı


tatlı sert bu hissi yenemeyeceğim

tanrımın bana biçtiği yollardan belki dönemeyeceğim

ölüm korkusu değil bu, ya hatalıysam şüphesi

sonsuz bir işkenceye dönüşmeden sevgi çekip gitmeliydim

noksan olan ne biliyordum ama hissedemedim

başucumdaydı, kokusu burnumdaydı

içime çekip bıraktım ki vaktini doldurunca bana gelebilsin

kutsal kitabın sınavlarını verince evini bilebilsin

ev sanıp gittiğim şehri terk edemeden ben

şehir beni bıraktı ben gecelerini koynuma almışken

elime yeni bir kader çizgisi ekledim

aldım elime can kırığını ve hiç düşünmeden deştim

korkaklığın lüzumu yoktu

bu yolu bütün ruhlar kendine seçti

ruh vardı ve belki yoktu

yalgındı gördüğüm yine de ruh tutuştu

ne yapabilirdik yanmaktan başka?

acı yüreğime anne elinin tanışıklığı gibi çöktü

yarenlik ettim kara trenlerinle

bir bana varan güzergahın vardı bir de benden giden

iki yolun vardı ve hepsinde ben istemesem de olacaktım

kaçarsan yol uzayacaktı

deneyimler için geldik biz bu diyara

suçlanacak bir tek göz pınarı var

bir de kamçılanamayan arzular

tenim yandı içim soğurken

ölümü kusmama nasıl dayanabildin içimden?

bir inancın değil, bir ihtimalin yüceliği bu

ben senin ihtimalini sevmiyorum

mevla'nın boyunduruğuna başkaldırıyorum seninle

bizim gibi bir hikâyesizlik bu ruh yolculuğunda can veremez

ermişliğin yolu kırık bakışlardan geçemez

en iyi dostum içi boş dargınlıklara yel olup gidemez


bana haksızlık yaptın biliyorum

seni ne onaylıyorum ne kabul ediyorum

geçmişte ne yaptıysak affediyorum ikimizin yerine

dinginliği çağırıyorum bu sessiz çığlıklar yerine

ellerin yüzümdeyken hissettiklerimi anımsıyorum

bambaşka bir şeydi bu biliyorum

rasyonel sadakatimi terk ediyorum usulca

dürtülere ve arzulara kurban ediliyorum

çünkü ne mantık ne akıl kalır aramızda

görüp deneyimlediklerim silüet gibi geliyor yaşananların yanında

terk etmenin ve terk edilmenin yükünü sırtımda taşıyorum

bulduğum an kaybettiğim o inancın sıcaklığını arıyorum

tek çıkış yolum sende değil biliyorum

kendimle barışmadan tükenmez bu yol

labirentin sonuna gelinemez

bu duygunun yüceliği yok da edilemez

kopmayacak bağlarımdan kaçtıkça düğümler batıyor tenime

sanki kehanet değil korkutucu bir lanet bu

madem korkmuyorum yaşamaktan bu çaresizliği de salıvermeliyim

tahtıma yeniden kurulup yatağıma aldığım şehzadelere yol vermeliyim

peri padişahını beklemek için vakit erken

bak, şafak yeni söküyor, dertler çimleniyor yeniden

kutsal duyguların yüceliği aklıma galip geliyor

sonsuz zekayı bırakıyorum yolumu mevla belirlesin

teslimiyetten ürktüğüm halde hayat ırmağının savruk akıntısına kendimi bırakıyorum

boynumu bırakmayacak bir el var

canıma sarılmış ölümle dirimi yokluyor

krizantem ve sigara kadar acı bir koku var burnumda tüten

ne geldiğim gibi gidebilirim ne gittiğim gibi dönebilirim

ölüm var biliyorum ve ben azrail'in adını fısıldadığımda babamın cennetine gideceğim

aşıklar dünya cehennemini kendi cennetlerine çevirir

cennetleri ise cehennemlerine

var olmayan onca engel ve duygusuzluk

terk edeceğimi bile bile sevdin beni

yara alacağımı bile bile ben seni sevdim

tuhaf savaşta beyaz bayrak çekildi

yanmış bedenler orada uzanmış hâlâ

savaş meydanı yine terk edilmedi

delik deşik oldu kalbim ve dizlerim

tüm diğer kurşunlu yürekler beni söyletti

öyleyse vazgeçmeli aşktan ve ilahi olandan

hatta belki olmayandan

kaf dağı'na geri dönüyorum eskisi gibi

tacımı yeniden saçlarım arasından geçiriyorum

yanımdasın diye korkuyorum her şeyden çok

başka bedenlerde kimseyi aramak istemiyorum

tahtıma kurulmalıyım bundan böyle ve hiç bırakmamalıyım 

saçlarıma dolanan bu gidememişliği taramalıyım

nefesin nasıl nefesimdeydi unutmalıyım

mevla'ya küsüp kendime yeni bir hikâye yazmalıyım 


şükran duyuyorum olup bitenden ve olmadan yitenlerden

kadere karşı geliyorum bir kez daha

üçüncü kez yalvarıyorum babama

bana kendimin kadını olduğumu hatırlat yüce mevla!

hiçbir erkek böyle okuyamaz beni

hiçbir kadın gözbebeklerimde küllenen alevi göremez

güzel dostluklar için teşekkür ederim babacığım

geçmişimin yükü bugünüme yüklenemez

umuyorum ki affedeceksin beni bir gün

yalvarışıma karşılık verip seni seviyorum kızım, diyeceksin

aşk şarabı bile tatsız gelecek o hissin yanında

teşekkür ederim ruhumu ruhumla kavuşturana

son kez senin için dans ediyorum eros'un sadasında

ellerimi açıp şükrediyorum,

şükürler olsun baba!