İnsan hayatındaki her kutsal edinim yasaklar ve kısıtlamaları beraberinde getirir. Dinler, çeşitli ideolojiler, akımlar ve benzer şeylerin hepsinde kurallar bulunur. Doğrular ve yanlışlar vardır. Bu doğru ve yanlışlar dogmatiktir. Bireyin deneyiminin bir önemi yoktur, hatta bireyin bir önemi yoktur. Önemli olan topluluk, norm ve başta olan karakterdir (lider, tanrı vb). Bu yüzden de insan kendi hayatını feda eder bu kutsallığa. Belki ölse daha iyidir ama yaşar ve kendi yaşamını sunar o kutsal şeye. Bireyin böyle bir maruziyete kendini kaptırması onu kendinden, insanlığından uzaklaştırır. Bu yüzden kutsal edinim tehlikelidir.
Aslında faydalı olan kısımları vardır bazı kutsallıkların ama bu salt faydaları edinmek için kutsal olanı kutsallığından men etmek gerekir. Onu tanrı katından, dokunulmazlığından alıp karşımıza oturtarak incelemek gerekir. O kutsal şeyi tabiri caizse bir portakal gibi sıkarak suyunu yani işe yarar kısmını alıp, kabuğunu yani kısıtlamalarını ve yüceliğini çöpe atmak gerekir. Günümüzdeki bu manipüle bolluğunda bunu yapmak zorunluluktur eğer insan gibi yaşamak ve özgür yaşamak istiyorsak. Bunu yapmaya tek başına başlamalıdır insan. Soru sormaktan, iğnelemekten, yanlış yapmaktan korkmadan. Gerekirse anarşist bir tavırla meydan okuyarak o kutsallığa ve topluluğa.
Peki ya böyle bir şeye kalkışan için sonuç nedir? Bunu kimse bilemez. Sonu iyi ya da kötü denemez. Yani işin içinde muamma vardır. Bu da endişe, stres, korku, suçluluk gibi insanı zorlayan hissiyatları beraberinde getirir. İşte özgürlüğe giden yol budur. Özgürlüğü edinmek, kutsallığı edinmekten daha zordur. Ve birçok insan kolay yolu seçer.