Biliyorum, hissediyorum içten içe
Kaybolduğumu
Ama elimden geldiğince belli etmemeye çalışıyorum kendime
Kendi kendimden saklıyorum bu gerçeği ya da sakladığımı zannediyorum güzelce
Güzelce sanrılara kapılıyorum
Yanılsamalar içerisinde kulaçlar atarak karaya ulaşmaya çalışıyorum ama nafile
Bu gerçeği saklamaya çalıştığım kendim
Hissediyor, seziyor alttan alta ama sesini çıkarmıyor yine de
İkimiz de biliyoruz, hissediyor ve seziyoruz
Birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz derinlemesine
Ama konuşmuyoruz açık açık
Açık açık susuyoruz, sustuğumuz çok açık
Ben ile ben
İstişareler içerisindeyiz
İkimiz de suskun, ikimiz de yorgun
Yorgun olduğumuz için mi suskun, suskun olmaktan mı yorgun bilinmez
Ben ile ben
Bir labirentin içine girdik
Ya biz girdik ya da bırakıldık bir labirentin içine
Eğer bırakıldıysak da hayat tarafından bir şekilde
Ya başlangıç noktasına bırakıldık evvelinde ve sonrasında kendi seçtiğimiz yollara sapa sapa karıştırdık işleri, kaybolduk, kendi kendimizi kendimiz kaybettik
Oysaki başlangıç noktasından geri dönmeyi seçebilirdik en başında ve o labirente adımımızı atmayabilirdik hiç
Hiç çıkmayabilirdik o yola ve kaldığımız yerden devam edebilirdik hayatımıza
Sadece içimizde az biraz merak tortusu kalırdı muhtemelen, onu da bir şekilde hallederdik
Ama belli ki o labirentin içine girmeyi seçtik
Ve sonradan dönüp baktığımızda fark ettik ki; seçtiğimiz -neredeyse- tüm yollar sapa, biz ise pişmanlıkla baş başa
Ya da
Başlangıç noktasına değil de direkt içine bir yerlere -belki tam orta noktasına, belki kıyısına köşesine-
Bırakıldık labirentin
Ve dolayısıyla zaten bir kaosun içine düşmüştük
Zaten başlangıcı bilinmeyen bir zamanda kaybolmuştuk çoktan ama idrakinde değildik bunun
Ve o kaybolmuşluğun arasında kendimizce bir yerlere sapa sapa devam ettirdik hatta daha da derinleştirdik kaybolmuşluk hâlini
Böyle mi olması gerekiyordu
Yoksa
Kendi ellerimizle mi yaptık bunu
Ben ile ben
Bilmiyoru(m/z)
Ama belli ki artık köklenemiyoru(m/z)
Çapamızı öncesinde attığımız zeminler sarsıldı, yer kabuğu çatladı, parçalara ayrıldı
Öylece kalakaldı(m/k)
Ben ile ben
O çapayı atacak yeni zeminler bulamıyoru(m/z)
Sinmiyor içimize artık hiçbir yer ve de hiçbir şey
Sindiremiyoru(m/z) hâlâ bu kaybolmuşluk hâlini ve her şeyin bir anda nasıl da kontrolden çıkıverdiğini
Nasıl sıfır noktasına yaklaştığımızı hatta belki de oraya çoktan dayandığımızı
Sindiremiyoru(m/z)
Ben ile ben istişareler içerisindeyken
Ben diyor ki ben'e:
''Sıfır noktasına doğru yol alıyor gibiyiz evet ama
Hayattaki farazi sayı doğrusu üzerinde bu zamana kadar artı uca doğru ilerlediğimizi zannederken belki de eksi uca doğru harcadık tüm zamanımızı, enerjimizi, odağımızı
Ve gitmemiz gerekenin tam aksi yönüne gidip ilerlediğimizi sandık aslında ivmeyle gerilerken
Tam da bu yüzdendir ki
Belki de sıfır noktasına gidiş; bir ilerleyiştir bizim için
Sıfıra ulaştıktan, sıfırı gördükten sonra artı uca doğru yürüyeceğizdir belki de
Belki de koşacağızdır depar atarcasına, eğer ütopik olmayacaksa
Belki böyledir, belki şu an tahayyül edemeyeceğimiz kadar iyisi bekliyordur bizi
Ya da
Belki bu olasılık tasarısıyla uzaktan yakından alakası yoktur hakikatte olmakta olanın ve belki şu an tahayyül edemeyeceğimiz kadar batışlar, daha da diplere dalışlar bekliyordur bizi...''
Sessizce dinliyorum ben'i
Bilmiyorum, bilemem de...
Gelecek ve gelmeyecek, olacak ve olmayacak olanları bekliyorum öylece
Artık iyiden iyiye teslim olmuş vaziyette...