Suskundu, suspustu...

Acı, o solgun dudaklarına

Usulca mührünü vurmuştu.


Kelimeleri topyekûn tedavülden kaldıran

O mûhkem acı,

Bütün heybetiyle o muğlak anda

Öylece durmuştu.


Tuzlu göz kenarlarında

Sıkışıp kalmış bir hüzün,

İki damla yaş olup,

Kendini kıyıya savurmuştu.


Sessiz, lâkin katı bir ifâde,

Göz bebeklerinde âdeta

Kendi distopyasını kurmuştu.